Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Aralık, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Star Wars - The Last Jedi

Star Wars - The Last Jedi ana hikaye (ilk iki üçleme) açısından düşündüğümüzde sorunları devam eden bir film. Bitmiş bir seriyi daha düşük kalibreli bi' hikayeyle sürdürmeye çalışması seriyi fazlasıyla yavan kılıyor. Yeni üçleme açısından olaya bakar isek; The Force Awakens'in dağınık görüntüsü yeni filmle toparlanmış gibi gözüküyor. Bunda yönetmen Rian Johnson'un etkisi büyük. Looper gibi karakter sahibi bir bilim kurgu ile aklımızda yer eden Johnson daha filmin başında Kylo Ren'in maskesini parçalayarak Kylo Ren'i Darth Vader gölgesinden, filmi ise orjinal serinin gölgesinden bir nebze olsun kurtararak kendi karakterlerini geliştirme yoluna gidiyor. Filme kattığı en büyük artı orjinal serinin keskin iyi kötü ayrımının The Last Jedi ile iç içe geçmiş ve flu bir görüntüde olması.  Rian Johnson beklentileri bu denli karşılamışken Star Wars: Episode IX'un tekrar J.J Abrams'a teslim edilecek olması ise fazlasıyla üzücü...

Blade Runner - 2049

Blade Runner 2049 orjinal filmin cyberpunk atmosferini post apokaliptik bir setle geliştirerek insanoğlunun yine tanrı, kimlik ve hafıza gibi sorularının peşinden koşturmuş. Denis Villeneuve temalarıyla ten uyumu yakalayan Blade Runner 2049 aynı zamanda monoton bulduğum Villeneuve'ün sinema diline ise dinamizm kazandırmış.

RAW

Raw insanoğlunun karnivor beslenme ve tüketme alışkanlığının abartılı bir temsili... Dinamik kurgusu ve başarılı yönetimiyle bu yılın en iyi korku ve en iyi film listelerinde rahatlıkla yerini bulacaktır.

The Handmaid's Tale

Distopyalar hayal ürünü gibi gözüksede aslında yaşadığımız dünyanın, baskıcı rejimlerin abartılı birer alegorisidir. Bu anlamda The Handmaid’s Tale Trump’un ABD başkanı olarak seçildiği döneme denk gelmiş olması dizinin etki gücünü hayli artırıyor. The Handmaid’s Tale’de tüm distopyalarda olduğu gibi “dil” üzerine kurulu.Tecavüz düzeni olan Gilead Cumhuriyetinde doğurgan kadınlar evli komutanların evlerine zorla damızlık olarak veriliyor ve isimlerini kullanmaları yasaklanıyor. Hepsinin adı “Of” la başlıyor. Yani verilen eve ait olan. Bu tecavüz düzeninde tecavüzün adıda “seremoni” adını alıyor.   Tabiki kendi sınıfsal farklılıklarınıda yaratan bu sistem farklı toplumsal kesimlerin bu yeni düzenle neler kazandığını neleri kaybettiğini kıyas yapabileceğimiz flashbacklerle gözler önüne seriyor.  

Train To Busan

Sınıfsal farklılıkların en derinden hissedildiği alanlardır uçak ve tren seyahatleri. Train to Busan bu farklılıkların merkezinde geçen bir zombi filmi. Animasyon estetiği ve karikatürüze karakterlerinin satır aralarına yerleştirdiği bu sınıf eleştirisinin ucunu kaynağı olan kapitalizmede değdirmeyi ihmal etmiyor. Yönetmen Yeon Sang-Ho sınıfsal farklılık, eril dil ve kapitalizmin günahkarlarını cezalandırırken feminist diyebileceğimiz bir tonlada finalini yapıyor.