Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Aralık, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

The Hobbit: An Unexpected Journey

"Var oluş özden önce gelir." önermesi varoluşçuluğun merkezini oluşturur. Bu, bireysel anlayışın en anlamlı bütünü olarak görülmüştür. Kişinin var oluşu dışında gelişen bireysel yapı "o" ile ifade edilmektedir. Bu durumda diğerlik ifade ede n bu yapı; bağımsız edimler ve sorumluluk bilincini kapsayarak var oluş olarak tanımlanmaktadır. Peter Jackson'un üç filmlik Yüzüklerin Efendisi uyarlamasıyla bizleri davet ettiği Orta Dünya, Frodo'nun taşımak ve yok etmekle zorunlu olduğu güç yüzüğünün üzerinden gelişen bir maceraydı. Tek sahibinin (Sauron) olduğu O'nun dışında sahiplerinin hepsine husumet getiren; aklını, zihnini ele geçiren yüzük, iktidarın o karanlık cazibesini de ifade ediyordu.   Aradan geçen yaklaşık dokuz-on yıllık süre sonrasında Peter Jackson yeniden bizleri orta dünyaya bu sefer Hobbit ile davet ediyor. Macerayı yine bir üçleme olarak inşa eden yönetmen serinin bu ilk filminin eksenine de "yurtsuzluk" temasını yerleşt

Aktar

F Tipi Film

F tipi film, Grup Yorum'un koordinatörlüğünde gerçekleşen ve ünlü birçok yönetmenin (Ezel Akay, Sırrı Süreyya Önder, Barış Pirhasan, Aydın Bulut, Hüseyin Karabey, Reis Çelik, Vedat Özdemir, Mehmet İlker Altınay, Grup Yorum (FOSEM)) yer aldı ğı bir proje. Her biri 10 dk'lik 9 kısa filmden oluşan proje "Hayata dönüş operasyonu" adı altında gerçekleştirilen operasyonun tam yıl dönümünde vizyona girdi. Siyasi yönü, olayların trajikliği karşısında filmin insancıl bir çok faktörü dışa iterek militanca slogan atmak ve propaganda yapmak tuzaklarına düşebileceğini düşündüğüm film usta yönetmenlerinin elinde siyasi görüşü ne olursa olsun birçok insanın vicdanını yakalayabileceği hikayeler sunuyorlar. Tabi ki dokuz filmin tamamına iyi demek imkansız fakat içerisinde hem hikayesi hem de sinemasının gücünü fazlasıyla hissettiğimiz yapımlar filmin tamamını da beraberinde sürüklüyor. Dokuz filme kısaca göz atacak olursak;  İlk filmimiz kadın bir mahkumun 19 aralık müdahales

Tepenin Ardı

Emin Alper'in bol ödüllü filmi Tepenin ardı nihayet vizyona girdi. İktidarı mikro düzeye indirgeyerek bir aile içerisindeki ilişkilerden yola çıkan yönetmen günümüz Türkiye'sine ait bir alegori kuruyor. Tepenin Ardı Nusret'in iki oğlunu al ıp dedelerinin çiftlğine hava değişikliği olsun diye götürmesiyle başlıyor. İki oğuldan Zafer askerlik dönüşü travmalar yaşarken, diğer oğul ise ergenliğin verdiği enerjiyle hareket eden bir gençtir. Dede Faik ise çiftliğin çevresinde gezinen tepenin ardındakilerden şikayetçidir. Nereden geldiği belli olmayan silah patlama sesleriyle çiftliktekilerin huzuru tamamen kaçmaya başlayacaktır.  Tepenin ardı iki aile üzerine kurulu Dede Faik ve O'nun yanında çalışan Mehmet. Aralarında mülk sahibi ve işçi gerilimini her daim hissettiğimiz birbirlerinden pek hazzetmeseler de birlikte yaşama mecburiyetindeler. Oldukça güzel bir doğa ortamında olduğunu iddia eden Nusret'in deyimiyle emekliliğin tadının çıkarıldığı bu yer Dede

Celcius 232.8 Bölüm 6

BÖLÜM 6: Olay yerine vardıklarında Hakan arka, Fırat ise ön kapıya doğru konuşlandılar. Bina tek katlı eski bir fabrikaydı. Onbeş-yirmi yıl öncesine kadar “devlet adına” üretim yapan bu fabrika daha sonrasında bir şirkete satılmıştı. Devletin iflası ve fesh edilmesiyle birlikte “Kültür Şirketi” hangarı devralmıştı.  Kültür şirketi bünyesindeki şirketlere kiralanan hangar, çeşitli etkinliklere ev sahipliği yapıyordu.     İkili ellerindeki izin belgelerinde burasının film çekimi için kiralandığını fark ettiler.  “Çetin Bilir”  şirketlere yakınlığıyla bilinen ve propaganda filmler çeken bir yönetmendi.  Büyük bütçeli yapımları gişede iyi hasılatlar yapıyordu.  İçeriden gelen ihbara göre “CELCIUS 232.8 ©“   üyesi  “dört” kişi yönetmeni ve tüm seti rehin almıştı. Hakan ve Fırat sözleşmede geçen yeni madde uyarınca içerideki insanların cep telefonlarının kameralarıyla etrafa bakmalarına rağmen örgütün eylemleri hakkında bilgi sahibi değillerdi. Daha doğrusu gördükleri görüntüden herhan

Pieta

Son dönem Kore sinemasında izlediğimiz bir çok başarılı yapımda herkesin gözüne çarpan bir temadır "intikam". Bundan daha iyisi yapılamaz dediğimiz her filmden sonra yeni ve daha çarpıcı ve yaratıcı bir intikam öyküsü anlatma ve bizleri şaş ırtma konusunda da oldukça başarılıdır. Böylesine obsesif bir şekilde İntikam öyküleri yaratan bir toplumu incelemek belki sosyolojik bir tez konusu olabilir ancak. Bu yüzden doğrudan Kim Ki Duk'un son filmi Pieta'ya göz atalım. Öncelikle filmin afişine ve ismine kaynaklık eden Michelangelo'nun heykel çalışmasına göz atmakta fayda var. Pieta bilindiği üzere kucağında ölü İsa Mesih'i tutan Meryem Ana heykelidir. Pieta'nın film için taşıdığı anlamı ise Kim Ki Duk'un ustaca sentezlediği bir intikam ve acı çekme öyküsünde gizli. Borcunu ödemeyenleri sakat bırakarak sigortadan alacaklarını tahsil ederek bu borcu kapatmalarını sağlayan bir adamın, gizemli bir kadının hayatına girmesiyle birlikte yarattığı tüm acılar

Tersine evrim ve "the walking dead"

Tersine evrim ve "the walking dead" Üçüncü sezonun yarı-sezon finali sekizinci bölümle gerçekleşen "the walking dead" 'de heyecan kasırgası da bitmek bilmiyor. geçen sezon grup içerisinde gerçekleşen iktidar çekişmeleri bu yıl farklı şekil leniyor. grubumuz bu yıl rick'in önderliğini kabul etmiş gözüküyor, fakat bu sefer rick ve ekibinin arkadaşlarını kurtarmak için valinin kurduğu şehre yaptıkları baskın ise dizinin politik olarak bu sezon nasıl şekilleneceğine dair bizlere az çok fikir veriyor. dizi yine ötekiye duyulan öfkenin yanı sıra bu politik alt metinleri ustaca harmanlıyor. bir siyasi oluşumun neden şehit kültüne, ötekine ihtiyaç duyduğunu ve "amerikan rüyası" olarak sunulan hayatın arka planında olabileceklere dair beyin jimnastiği yapmaya davet ediyor.  Bir zamanlar dinozorların kara hayatına egemen olması gibi the walking dead'de ise zombiler kara hayatına egemen ve dünyayı şekillendiriyorlar. insanların bu noktada