Nuri Bilge Ceylan’ın Türk Sinemasının en önemli başarılarından birine imza attığı Kış Uykusu, ödül töreninin hemen akabinde vizyona girerek sinemaseverlerin beğenisine sunuldu. 25 yılını tiyatroya verdikten sonra Kapadokya’da sahibi olduğu otelin işletmeciliğini yürüten Aydın’ın hikâyesine odaklanan “Kış Uykusu” arabasının camına gelen bir taşla gölgelerde yaşayan karakterinin yüzünü aydınlatarak kurduğu mikro evreninin yıkımını resmediyor. Kış Uykusu’nu birçok farklı şekilde isimlendirmek mümkün; yönetmeninde tabiriyle Çehov öykülerinden, Bergman’ın “All These Women” gibi tek mekanda geçen ve kadın-erkek ilişkilerine odaklanan filmlerinden ya da son dönemde izlediğimiz Trier’in kimsenin kimseden hazzetmediği ve evlilik üzerine nutukların çekildiği “Melancholia” ’dan izlere rastlayabiliyorsunuz. Tabi yönetmenin filmografisinde sürekli maruz kaldığımız fotoğraf etkisini de unutmamak gerek. Zira yine film boyunca mükemmel portreler, mükemmel kadrajlı manzaralar yakalıyorsunuz.
İçinden Filmler Geçiyor ...