Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Aralık, 2008 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Heavenly Creatures

Tam da ergenlik dönemlerin de yollarının kesişmesiyle, güçlü hayal dünyalarını birleştirmeleri ve birbirlerinin kötücül dehalarını ortaya çıkarmalarıyla birlikte aralarında oluşturdukları yoğun sevgi belki de "aşkın" toplum tarafından patolojik görülmesinin ve bu baskıya serkeş hayal güçleriyle karşı duran iki genç kızın hikayesi... Peter Jackson'un alametifarikası Yüzüklerin Efendisinden önce neler yapabileceğinin film sanki öncül olarak ispatı... Bunu Seven Şunu da Sevebilir : My Summer Of Love - 2004(Dir. - Pawel Pawlikowski)

Sonbahar (2008)

"Sonhabar" son dönemde ardı ardına gelen Türk filmi bombardımanın arasında farklı bir noktada duruyor. Çünkü son dönemde bu kadar güzel bu kadar naif bir Türk filmi vizyona girmedi. Film on yıl yattığı hapishanede açlık grevi sonucunda cigerlerinin iflas etmesiyle son dönemlerini dışarıda geçirmesi için tahliye edilen ve memleketinin yolunu tutan Yusuf'un hikayesi.Filmin sonu başından zaten belli. Film ceza evlerinden alıntı belgesel görüntülerle başlıyor ve filmin ilerleyen sahnelerinde de karşımıza çıkıyor. Bu görüntüler ve Yusuf karakteri malum, Türkiye'nin hala demokratikleşemediğinin birer göstergesi sanki...Yusuf'un gençliği Sosyalizmin kalelerinin düşmeye başladığı bir dönemde geçiyor.Elka'nın tabiriyle Yusuf'un "en güzel yılları" hapiste geçirmiştir .Elka ise Yusuf'un memleketinde konsomatrislik yapmaktadır. Bulunmadığı dönemden ötürüde, memleketi için ise silik bir karakterdir. Minibüste, köyde pek kimse tanımaz Yusuf'u. Hapisten

X-Files

Artık dokuzuncu sezona girmişken X-Files hakkında bir şeyler karalamanın zamanı geldi sanırım. 1993-2002 yılları arasında televizyonlarda boy gösteren özel ajanları Mulder ve Scully ile popüler kültürdeki yerini alan, üstüne şarkılar söylenen dizi için bildiğimiz üzere FBI'da paranormal olayları açıklamak üzere oluşturulan bir birimin tecrübelerinin ekrana yansıması diyebiliriz. Mulder en açık olayda bile yaptığı paranoyakça yorumlarla olayları çözmeye çalışırken, partneri Scully ise X-Files'da ki fenomenleri bilimsel metotlarla ve bilimsel gerekçelerle açıklamaya çalışmakta. Yani Mulder' in tezlerini, antitezleriyle çürütme çabasında. Tabi dizi ilerledikçe aralanan sır perdeleriyle birlikte karakterlerin kimliklerinde de değişimler olmakta. Dizinin temel dayanağı insanların hükümetlere olan güvenlerinin kaybolması, sarsılması ve paranoyakça teorilerinin fazlasıyla gözükmesi olarak görülebilir fakat dizinin asıl dayandığı nokta tikele indirgersek "İNANÇ" Mulder&#

True bLooD

Kariyerinde Amerikan rüyasını geren, American Beauty gibi oscarlı bir başyapıt ve "Six Feet Under" gibi mükemmel bir dizi bulunduran Alan Ball'un bu yeni bombasına kayıtsız kalmak imkansız tabiki. Küçük bir kasabada geçen True Blood, "Jace Everett - Bad Things" jeneriğiyle başlıyor. Ve dizinin kalitesi daha jeneriğiyle belli ediyor kendisini. Alan Ball'un diğer izlediğim yapıtlarında olduğu gibi Amerikan Yaşam tarzına taşlamalar mevcut bu dizide de, konu vampirler olunca ve vampirleri sosyal hayatın içine dahil edince film ırkçılık, demokrasi üzerine okumalara gayet açık oluyor. Amerikan iç savaşına katılmış bir vampir, zenciler, çeşitli yaratıklar,şeytanlar da...Uygun göstergeler olarak diziye hizmet ediyor. Demokrasi denen şeyin bireye değil de toplumsal hayatı düzenlemek için birey haklarına hizmet ettiğinin ve bunu birey üzerinden sorgulamanın da bu düzeni sekteye uğratacağını düşündürüyor dizi. Tabi bu kurallara boyun eğme, bu kuralları sorgulamamanın v

Bulantı

Sabah erken saatte çalar saatin o gök gürültüsü gibi gelen sesiyle uyanmaya çalıştı, ovdu gözlerini, uyanamıyordu. Saat çalmaya devam ediyordu. Bir hışımla kalktı, hiç birşeye dokunamadı, dokunmak istemiyordu belkide. Gardropun önüne geldiğinde ona da dokunmak istemediğini fark etti. Üstündeki eşofmanlarıyla attı kendisini dışarıya. Kapıyı da saati gibi açık bırakıp çıktı dışarıya. Sabahın köründe ayaz bir İstanbul sabahında anlamsızca tir tir titreyerek yürüyordu. Ayakları, iş için hazır olmasada onu iş yoluna doğru götürüyordu. Neler oluyor bana, neler oluyor bana diye tekrarlıyordu titreyen dudaklarıyla. İskeleye geldiğinde denizdeki vapurları seyretti. Yerde gördüğü taşı almak için eğildi. Denizde taş sektirmek istiyordu, fakat yere doğru eğildiğinde taşı da alamadığını fark etti. Çünkü bu anda varoluşun saçmalığına karşı bir bulantı duymaya başladı. "Sartre'a göre bu bulantı bizi varlıkların kendiliğinden varoluşlarından ve dolayısıyla anlamsızlıktan ayırır ve bilinçli bi

The Thing

John Carpenter ustanın Apocalypse üçlemesinin ilk filmi olan "The Thing" klostrofobi,kuşku,paranoya,öteki korkusu gibi fenomenler üzerinden ilerleyen şimdiye kadar yapılmış en iyi korku filmlerinden biri olma özelliğini koruyor.Film, insan ruhundaki çeşitli sorunsallara da bulaşırken pure bir korku filmi olmaktan uzak duruyor.The Thing'i şimdiye kadar yapılmış en iyi korku filmi diyerek övebiliriz fakat filmi sadece bir korku filmi olarak düşünmekte "The Thing"'e yapılabilecek en büyük haksızlık olur...

Rogue

Seyircinin gerçekten yaşanmış birşeyler görmek için gerçekliği sinemada arama serüvenine son zamanlarda çok rastlıyoruz. İnsanın "röntgenleme" arzusunu törpülemeye çalışan bu filmler özellikle son zamanlarda oldukça popüler...Blair Cadısı'yla başlayan bu trend, My Little Eye, Cloverfield, [REC] gibi filmlerle devam etti. Korku sinemasının denediği bu yeni yolda "Rogue" böyle bir yerde durmuyor. Hatta bu söylediklerimizden tamamen farklı. Fakat Greg McLean ise seyirciye gerçeklik hissiyatını yaşatmak için farklı bir yol deniyor. Avustralya'da nehir turuna çıkan bir grup, bölgede yaşayan büyük bir timsahın saldırısına uğrarlar ve gezi kabusa dönüşür. Yönetmen filmin başlamasıyla birlikte kamerasını vahşi yaşama çeviriyor.Belgesel görüntüler, fotoğraf çekimleri yapan bir karakter ve gezi tanıtımı gibi bir yol izleyerek,seyirciye gerçeklik hissiyatını böyle sağlamaya çalışıyor. Fakat bu büyü filmin ikinci yarısından sonra bozulmaya başlıyor.Timsahın ininde çekil