Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kasım, 2008 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Persona

Persona; Jung'a göre "toplumsal maske" olarak adlandırılır. Toplum beklentilerine göre şekillenen bu maske bireye toplum tarafından verilmiştir ve bireyin yaşam boyu bu maskeyi takması beklenilir. Bergman'ın 1966 yapımı başyapıtı "Persona" ile daha jenerikte garip görüntüler eşliğinde nasıl bir filme maruz kalacağınızı kafanıza vurarak gösterir. Bir tanesi aktrist, diğeri hemşire olan iki kadın; Oyuncu olan yani Elisabeth bir oyun sırasında susarak aniden gülmeye başlamaktadır.(Oyunun isminin Elektra olmasıda ayrıca manidardır.) Alma ise bir psikiyatri kliniğinde görev almaktadır. Alma toplumsal rollerini yerine getiren, toplumsal gerçekler doğrultusunda hayalleri olan sevimli bir karakterdir. Elisabeth'in hemşiresi olarak göreve atanır fakat görevi isteksizce kabul eder. Elisabeth'in görünürde herhangi bir sorunu yoktur. Sadece susar ve izler.Fakat bu suskunluğu sadece kendi içerisindedir, sanki dış gerçeklikten kaçmıştır ve içte gerçeği aramaktadır

Once

Once; Glen Hansard ve Marketa Irglova'nın başrolünü paylaştığı el kamerasıyla, doğal ışıkla ve amatör gözüken ama profesyonel performans gösteren oyuncularıyla 2006 yapımı sıcacık bir müzikal. (En iyi müzik dalında geçen yıl Oscar'da almıştı.) farklı yerlere ait ama aynı dili konuşan(müzik) iki aşığın hikayesi.Bu iki insanın yolları kesişmesede tam olarak paralel geçiyor. Yapılan seçimler de her ikisini o paralel yolda yürümeye zorlar, kesiştiremezler bir türlü o yolları. Hem yakın, hem uzakdırlar birbirlerine. Yolları hiç kesişmesede bu paralelliğe bile minnet bir şekilde o yollar ayrı düşer, kaçınılmazdır bu... Bunu Seven Şunu da Sevebilir : Before Sunrise,Before Sunset(1995,2004)

Storm Warning

Başka bir primitif-medeniyet çatışması filmi, fazlasıyla bayık. Filmdeki aşırı primitif görüntünün de medeniyetten doğduğunu falan mı söylemeye çalışmış yönetmen yoksa hepimiz ilkeliz gibi bir noktayamı kasmaya çalışmış bilemiyorum. Filmdeki ilkel karakterlerin! sanki Sokratesin yeniden doğurma yöntemini kullanarak Pai'nin içindeki potansiyeli çıkarmaları en aklımda kalan yanı oldu, ama zaten o da daha önce denenmişti. Kısaca kötü işte ya:)

Die Welle

Morton Rhue'nun aynı adlı romanından uyarlanan filmde,proje ödevi "otokrasi" için yapılan tartışmada öğrencilerini kademe kademe örgütleyen ve "Almanya'da bir daha diktatörlük olmaz, bunun için fazlasıyla bilinçliyiz." tezlerini öğrencilerine çürüten, faşizm, diktatörlük, demokrasi, aidiyetlik duygusu üzerine farklı bir öğrenme metodu ortaya koyan Wenger, her ne kadar işlerin çığrından çıkmasını tamamen engelleyemese de, öğrencilerinin asla unutamayacağı etkili bir öğrenme gerçekleştiriyor. Öğrencileri tabiri caizse, farkında olmadan, bile bile "lades" oluyorlar.

Hiroshima Mon Amour

İkinci dünya savaşından sonra Fransız bir kadının ve Japon bir erkeğin birlikteliğini savaş sırasında yaşadıkları travmalarını, kolektif bilincin ya da kolektif bilinç altımı demeliyim bilemedim her iki birey üstünde bıraktığı izler üstünden Hiroshima'da ilerleyen bir film bu; koşut olarakta Hiroshima ile ilgili belgesel görüntüleri de içeriyor. Varoluşcu bir film demek istiyorum ben bu filme ve Çok seviyorum ben bu filmi.... Bir kadında, bin kadınsın sanki...

Funny Games

Haneke'nin Funny Games ile Burjuva bir ailenin içine girerek o sıcak ve güvenli mekanı yerle bir etmesi aile kavramına ait tüm değerleri yıkmasının, seyircisini taciz edip, dayak yemiş bir hale getirmesinin üzerinden yıllar geçmesinden sonra; büyük usta 10 yıl sonra Amerika'da filmini yeniden, yeni oyuncularla birebir tekrarını çekmiş. Haneke ev içerisinde kendi oyun parkını oluştururken kendi kurallarını da seyirciye dayatıyor. Hatta TV kumandasına sahip olan Haneke kaçışı imkansızlaştırıyor. Öyleki ilk teşebbüsünüzde "Backward" tuşuyla en başa dönüyorsunuz. Cd çalarda Handel çalarken brutal vokalli metal bir müzikle birlikte seyircisini taciz etmeye birinci dakikadan başlayan Haneke pembe gözlüklerimizin üstüne zift çekiyor..... Bunu Seven Şunu da Sevebilir : Funny Games (1997)