Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Drive

Son dönemde hem oynadığı filmler, hem de performansıyla önemli aktörlerden bir tanesi oldu Ryan Gosling. Son filmi Drive Danimarkalı yönetmen "Nicolas Winding Refn" ile çalışan aktör yine başarılı performansı ile göz dolduruyor. Cannes'dan da en iyi yönetmen ödülüyle dönen "Drive" spor arabalı, pop müzik destekli 80 dönemi filmlerinin formülünü kullanan stilize bir suç filmi. Film boyunca ismini bile bilmediğimiz "Sürücü" hem bir tamircide çalışıyor ve hem de filmlere dublörlük yapıyor. Sessiz - sakin tavrı, yalnızlığı ve kendi kendisinin patronu olan tavırları sinema tarihinin unutulmaz diğer bir sürücüsüne göz kırpıyor: Taxi Driver'in "Travis Bickle" 'sine... Toplumsala dahil olamamanın öfkesini barındıran Travis'in aksine "Sürücü" yalnızlığını kendisinin bir seçimi olarak yaşıyor. Her ikiside hayatlarına dahil ettikleri kadınlar; Travis için Besty, Sürücü için ise Irene olduça önemli yer barındırıyor. Keza Travis Best

We need talk about Kevin (Kevin Hakkında Konuşmalıyız)

Lionel Shriver'in aynı adlı romanından Lynne Ramsay tarafından uyarlanan yapım yönetmeni yaklaşık dokuz yıllık bir aradan sonra kamera arkasına geçirmiş ve Ramsey çok tartışılan ve başarılı bulunan romandan geri kalmayacak şekilde filmi gör selleştirmiş. Her ne kadar Kevin karakteri fazlaca patolojik bir karakter olarak çok uç bir örnek olarak görülebilir fakat yazarın ve akabinde filmin yönetmeninin "annelik" üzerine söylemine ve açmaya çalıştığı tartışmaya bu durum gölge düşürmüyor. Keza film Kevin'dan çok Eva'nın durumuyla ilgili. Film Eva'nın domates festivalinde kırmızıya boyanmış bir doğum anını çağrıştıran omuzlarda taşındığı bir sahneyle açılıyor. Bu noktadan sonra film iki yola ayrılıyor ve birinci yol katliamdan sonra Eva'nın yeniden hayata tutunma süreçlerini görselleştirirken(domatesler içerisindeki doğum anı bu yüzden oldukça önemli bir sahne) ikinci yol Kevin'in bu noktaya kadar gelişini(katliama) yine Eva'nın geçmişe dö

Fetih 1453

İçerisinde bulunduğumuz siyasi durumu göz önünde bulundurunca böylesine "milliyetçi-muhafazakar" yapımların arka arkaya gelmesi kaçınılmaz tabiki. fakat türün iyi örneklerini kopyalamak yerine william wyler'in ben-hur'u, stanley kubrick'in spartacus'u, ridley scott'un gladiator'u, kingdom of heaven'i, peter jackson'un lord of the rings'i ve ismini sayamayacağım bi' çok epik film iyi etüt edilseydi gerçekten "istanbul'un fetih'ine" yakışan bir film izlerdik. bu haliyle cüneyt arkın'ın yine milliyetçi muhafazakar, kafatasçı; karamurat ve türevleri serilerinin iyi efektlerle modernize edilmiş hallerine benziyor . Filme yapılan eleştirileri üstlenen ve içerlenen bazı kişi,gruplar var. Yapılan eleştirilerle hiç kimseye muhafazakar yaftası yapıştırmak gibi bi' durum söz konusu değil, filmin "dili" ırkçı ve muhafazakardır, yapılan eleştiride doğal olarak "film'e" getirilmiştir. Her

Cinayeti kör bir balıkçı gördü (Bir zamanlar Anadolu'da)

Malum Kerberos dev zincirlerle bağlıdır ve bu köpeğin görevi yer altına giren ölülerin tekrar yeryüzüne çıkmalarını önlemektir. Kerberos özellikle kapıların, eşiklerin ve sınırların bekçisi olmanın arketipi olmuştur. NBC'nin son filmi Bir zamanlar Anadolu'da maktulun gömüldüğü yerde bir köpek nöbet tutmaktadır ve tıpki Kerberos gibi cesedin dışarı çıkmasını engeller ve bir süre havlar. Katil, köpekten (belki de cinayet bilgisinin açığa çıkmasından) korkar. Adalet sağlayıcı komiser Naci devreye girer, köpeği kovalar ve köpek kaçar. İlk karede mezarın başında ölünün yer yüzüne çıkmasını engelleyen köpek varken, ikinci karede yer yüzüne çıkmasından (cinayeti ispat etmek) sorumlu komiser Naci hemen hemen birbirine çok benzeyen iki sahnede sırayla boy gösterirler. Köpek kaçar gider ve kazı çalışmaları başlar. Cesedin açığa çıkmasıyla birlikte köpek uzaktan tekrar havlamaya başlar. Not : Kerberos sadece beş kere yenilmiştir: (Kaynak Wikipedia) Son görevi Kerberos&

Vamp

Lost Highway to 'Eye' by The Smashing Pumpkins

Lost Highway

Seri bir şekilde akan yol ve çizğilerine bin bir türlü anlam yüklemek mümkün, Filmin protagonisti için fantazi evreni ile kendi evreni arasında bir köprü kurduğu aşikardır, fakat biz izleyici için en çok benzediği şey ise David Lynch'in izleyicisini bir oyuna davet ettiği ve içerisine girip filmi inşa etmesi gerektiğinden ötürü "Pelikül" dür. Otoban adeta bir film şeridi gibi akar ve boştur. Film boyunca sürekli hem ana karakter hem de izleyici için garip yerlerde karşımıza çıkan ve gizemini sürekli koruyan "adam" filmi inşa etme görevimizde izleyicinin perdedeki tezahürüdür. Elinde kamerayla Fred Madison'un karşısına da dikilir, çiftin evine izinsiz girer, çıkar. İzleyicinin röntgenleyici görevini tam anlamıyla yerine getirir. Filmin ilk bölümü Fred Madison'un diafonda "Dick Lauren öldü" sözünü duymasıyla ve evlerininin önünde bir video kaset bulmasıyla başlar. Video kasette gece gizlice eve girilmiş ve çiftin uyurken videoları çekilmiştir. Fr

Cowboys and Aliens

Cowboys and Aliens'ı izlemeye başlamadan önce bendeki algı "District 9" gibi bir film olacağı üzerineydi. Neill Blomkamp'un "Apartheid" üzerinden kurduğu alegoriyi Jon Favreau'un da "Kızılderililer" üzerine kuracağına dair belki de fazlaca saf (Hollywood faktörünü düşününce) düşüncelerim vardı. Filmin isminin cezbediciliği ise ikinci hayal kırıklığımı oluşturdu. Joss Whedon'un harika serisi Firefly'ın sentezlediği uzay-kovboy konseptini ve o Indiana Jones-vari eğlenceyi Harrison Ford'un filmin kadrosunda olmasının etkisiyle bu filmde de bulacağıma dair bir inancım vardı. Film, ismindeki iki türü sentezlemek yerine iki türe film içerisinde ayrı ayrı boy göstertiyor. Tabiri caizse Western'i westernliğini biliyor ve görevlerini yerine getiriyor. Bilim kurgusu ise bilim kurgululuğunu biliyor. Tabi bunları yaparken türün bilinen tüm arketiplerini kullanıyor. Yönetmeni, iki türü sadece biraraya getiriyor. Birbirlerinin a

2011 En İyi 10 Film

1- Jodaeiye Nader az Simin 2-Bir Zamanlar Anadolu'da 3-Black Swan 4-Noruwei No Mori 5-Lo Sono L'amore 6-Blue Valentine 7-Le Gamin au Velo 8-La Piel Que Habito 9-Essential Killing 10-A Dangerous Method

Le gamin au velo

Kırmızı tişörtlü bir çocuğun elinde telefonla babasını aradığı bir prologla açılıyor "The Kid with a bike". Babadan gelmesini beklediği bir çağrının yani "ev arayışının" peşindeki Cyril'in hikayesine odaklanıyor Dardenne kardeşler. Biyoloji k babasının reddetmesiyle bu arayışının ilk darbesini alan Cyril, eril dünyaya adım atmak için kullandığı koruyucu annesi Samantha'nın(Cyril'in babasıyla görüşebilmesini yine Samantha sağlıyor.) erkek arkadaşı tarafından ve daha sonra da mahallenin serseri delikanlısına kendisini kanıtlamaya çalışırken yeni darbelerini alıyor. "Bisiklet" film için de önemli bir metafor olarak hizmet ediyor. Borcu olduğundan dolayı sorumsuzca bisikleti satan babanın Cyril'i istemediğine seyircisi buradan vakıf olabiliyorken, mahallenin serseri delikanlısının Cyril'i yoldan çıkarması için gereken şey ise yine bisikletin tamir edilmesiyle oluyor. Biyolojik babasının alması gereken sorumlulukları hiçbir kan

Immortals

Uzun aralıklarla çektiği (6yıl) The Cell ile klasik polisiye filmlerine, The Fall ile ise bildiğimiz masal şablonuna kendi tarzında yaptığı dokunuşlarla öncelikli olarak görselliğini mükemmel inşa ettiği filmleriyle karşımıza çıkmıştı Tarsem Singh. 5 yıllık bir aradan sonra karşımıza bu sefer Immortals ile Yunan mitolojisi filmlerine bulaşmış şekilde çıkıyor. Fakat yapımıcısının "300 Spartans" filminin yapımcıları olmasından mıdır bilinmez, film bir Tarsem Singh filminden ziyade bu şekilde gözüküyor. Tarsem Singh filmleri(The Fall-The Cell) ve 300 Spartans'ın bir kolajı gibi gözüküyor. Yönetmenin auteur yanı bu şablon içerisinde ne yazık ki eriyip gidiyor. Tv serisi Spartacus'de(TV serisi olmasının etkisidir belki ama Immortals'a göre karakterleri daha iyi gelişmiş.) bile kullanılan ve artık eskimiş sayabileceğimiz bu efektler gelişememiş karakterleriyle birlikte 2 saatlik sıkıcı bir tecrübeye dönüşüyor. Umarım Tarsem Singh Hollywood'un diğer Hint asıllı yöne