Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

The Walking Dead

Amerikan TV dizilerinin, Hollywood'dan daha kaliteli isler ortaya koymasi, unlu yonetmen ve oyunculari da bu sektore rahatlikla dahil etti. Steven Spielberg, Tom Hanks, Sam Raimi derken simdi de Frank Darabont hem senaryosunu, hem produktorlugunu ve bir bolumunun de yonetmenligini yaptigi "The Walking Dead" ile sektore kendi ismini de dahil etmis. The Walking Dead salgin sonucu, insanlarin zombiye donusumu uzerine ve bu salgindan kurtulan bir gurubun hayata tutunma cabalari uzerine bir drama... Filmin yapimcisi ve senaristi Frank Darabont olunca ister istemez yapimda fazlasiyla izlerini gormek mumkun, hatta son filmi " The Mist" 'e oldukca benzemekte. Yonetmen yine hayatin belli kademelerinde ki insanlari ortak bir arayis icerisine (hayatta kalmak) sokarak cesitli sorgulamalara(Ahlak, kanunlar, kurallar) girismis. Esini aldatan bir kadin, esine siddet uygulayan bir koca, gecmisinde cesitli suclar islemis oldugunu dusundugumuz bir suclu, ve kanun

Survival Of The Dead

Romero'nun son filmi yine tahmin edilecegi uzere bir zombi filmi, yonetmen diger yapitlarina oranla daha farkli bir is ortaya koymus. Romero'nun zombi filmlerinden alisik oldugumuz sosyal tespitler bu film de pek yok, daha cok komedi unsularina yer verilmis. Bu haliyle aklimiza hemen "Shaun of the Dead" gelebilir. Fakat, "Shaun of the Dead" kadar da iyi bir komedi filmi degil. Film ne yazik ki vasat bir seyirlik sunuyor. Romero'nun zombi evrenine bu filmle getirdigi yenilik ise zombilere insan eti disinda baska birseyler yemelerinin ogretilebilmesi... Zombi evrenine getirilen bu yenilik belki de ustanin bir sonraki filminde zombileri insanlarin sosyal hayatlarina dahil etmesini saglayacak ve bu tema (zombilerin insan eti disinda birseyler yemesi ve boylelikle insanlarla sosyal hayata dahil olabilmeleri) yeni filminin temelini olusturacak... Yani umarim boyle olur ve bir sonraki filmiyle "Survival of the Dead" in ustunde bir yapi

Shutter Island

Kariyerinde bircok basyapit bulunduran yasayan buyuk yonetmenlerden bir tanesi olarak adini sayabilecegimiz Martin Scorsese'in yeni filmi "Shutter Island"... Bir roman uyarlmasi olan film oldukca klise bir hikayeye sahip. Fakat bu klise hikayeyi usta yonetmen, basrol oyuncusu Leonardo Di Caprio'nun oyunculugunu da buna dahil edersek iyi harmanlamis...

Bal

Semih Kaplanoglu'nun "Yusuf" uclemesinin son filmi "Bal" serinin de en iyisi olma niteliginde. Bu durumda kuskusuz minik oyuncusunun essiz katkilari var. Diger iki filmde oldukca iyi filmlerdi fakat "Bal" uclemenin diger filmlerine gore icerisine daha rahat girebileceginiz bir film olmus. Semih Kaplanoglu'nun metaforlarla anlatim yolu diger iki filmde oldugu gibi Bal'da da mevcut. Filmin acilmasiyla birlikte otorite figurunden (baba) gelen "oku" emri filmin dinsel metaforlar icereceginin bir isaretini cakiyor.( Yusuf'un ruyalarla olan baginida bu motifler arasinda sayabiliriz.) Yusuf'un otoriteden hazzetmeyen yapisi filmde "Oedipal" okumalara da fazlasiyla imkan veriyor. Sutunu inatla icmemesi,babasinin elmayi Yusuf'a kestirmesi, meydan okur tavri, okuyabildigi halde okumamasi...(ben bilerek okumadigini dusunuyorum.) Filmin sonuna dogru hem kirmizi kurdeleyi alisi ve sutunu icmesi bu oedipal catisman

Castle

Senaryo yaziminin en temel kurallarindan bir tanesi "diyalektik yapi" 'dir. Yasam karsitliklarla oruludur ve ancak karsiti olan bir dusunceyi anlamlandirmak mumkundur. Bu zitligin yarattigi durum ise senaryodaki karakterlerin veya olayin icerisine rekabet, catisma, mizah gibi senaryoyu renklendirecek etkenler katacaktir. Castle dizisi 3. sezonuna giren iyi bir polisiye dizisi ve en buyuk gucunu ise polisiyeden ziyade iki zit kutup karakter Richard Castle, Kate Beckett'ten aliyor. Basta bahsettigimiz diyalektik yapinin, dizi guzel ve guncel bir ornegi...