Ana içeriğe atla

My Blueberry Nights aka Benim Aşk Pastam


Yanımda bu adam olduktan sonra......hiçbir şeyden korkum yok.
-Değil mi, tatlım?
Evet ama hapse birlikte giremezdik.
Çiftlere özel hapishaneler olmalı aslında.
-Ama o zaman bu cennet olur, hapishane değil…

Diyordu iki sevgili mahkum birbiri için Chan wook park’ın intikam üçlemesinin son filminde “Symapthy for Lady Vengeance” ‘da….

Bu mizansenden yola çıkarak Wong Kar Wai’nin My Blueberry Nights filmine bakmak istiyorum. Wong Kar Wai önceki filmlerinde yaptığı şeylerin aynısını bu filme taşımış, biraz kendini tekrar etmiş. Peki, uzak doğudan Amerika’ya taşıdığı bu sevgilileri için Amerika cennet olmuş mu? Buna bakalım: Wong Kar Wai’yi nereden iyi bilirim “In the Mood For Love” ile bilirim, “2046” ile bilirim “Chungking Express” den bilirim; peki bu filmleri özel kılan neydi? In the mood for love ‘ı gerçekten başyapıt mertebesine ulaştıran ana etken neydi? Bir o kadar yakın bir o kadar uzak olan, dokunamayan, göremeyen çifti, görüntü yönetiminin, oyuncularının etkisi vardı. Aşkın yolunda ağaç kovuğuna fısıldanan kelimeleri, ya da yağmurda ıslanan çiftin görüntüleri, kaçamak bakışlar ve Yumenji’s Theme in bu sahnelere eşliği, mükemmel görüntü yönetimi… Aşkın ölümsüzlüğünün kavuşamamadan geçtiği, bu özlemin ağaç kovuklarına fısıldanarak verdiği hüzün…

Gelelim My Blueberry Nights’a öncelikle Christopher Doyle’sız da iyi, renkli bir atmosfer yaratmış Wong-Kar Wai, ama o meşhur arka planlarını ne yazık ki kaybetmiş gibi ya da onlar zaten uzak doğuya özgü şeylerdi. Bunun yanında oyuncu performansları Norah Jones ve Jude Law ikilisi komik olmaktan ileriye gidemiyor. Jude Law’ ın güvenlik kamerasından izlediğimiz yediği dayağı Uzakdoğu aşırılığı içerisinde izlesek çok gülebilir ve eğlenebiliriz, bu açıda yine gülüyorsunuz ama olayın komikliğine değil. Bence Jude Law’ın sigara içmesi bile yasaklanmalı bu filmden sonra. Bu sıkıcı çiftimizden Norah Jones’un kendini dinleme yolculuğunu izliyoruz ve burada filme Rachel Weisz ve Natalie Portman’ ın ara rolleri giriyor ki filmle birlikte sizde nefes almaya başlıyorsunuz. Tabi film Amerika’da geçtiği için filmin sonunda ne Jude Law kendine bir kovuk arıyor ne de Norah Jones bir daha geri dönmüyor. Jude Law Norah Jones’u fantastik bir şekilde öperek film sonlanıyor. Ama bu sahnenin daha anlamlı ve daha ateşlisini DJ Shadow-Six Days’de çekmişti yönetmen. En unutulmaz olabilecek sahnesi bile yine komik oluyor bence. Jude Law - Norah Jones bu ikiliden uzak durmak gerekli...

Bu noktadan sonra bu filmin Wong Kar Wai’ ye katacağı şeyler; para, Amerikalılara kendini tanıtması falan olabilir sanırım. Birde Amerikalı oyuncuların böyle bir yönetmenle çalışma fırsatı kazanmış olması sayılabilir.

Fıstık Antep’te, Dondurma Maraş’ta, Jumenji’s Theme In the Mood For Love’da, Wong Kar Wai uzak doğuda güzeldir deyip alaturka şekilde bitireyim bari yazımı…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Chocolat

Erkan: Yemek filmlerini, seçtiğimiz film için uygun bulduğumuz konseptteki bir mekânda konuşmaya devam ediyoruz. Sıradaki filmimiz Lasse Hallström imzalı 2000 yapımı Chocolat… Chocolat filmi için Samet ile konuştuk. Kendinden biraz bahsedebilir misin? Samet: Bir senesi mutfak, iki buçuk yılı satış olmak üzere lüks bir çikolata kafe zincirinde toplam üç buçuk yıl kadar çalıştım. Geçtiğimiz mayıs ayında çikolata üzerine uzmanlaşmak için istifa ettim. Önümüzdeki dönemde çikolata eğitimleri alacağım. Şimdilerde sipariş üzerine çikolata yapıyorum ve çevremdeki küçük ölçekli kafelerin çikolata menülerine yiyecek - içecek konusunda danışmanlık veriyorum. Erkan:  Filme geçmeden önce biraz mekândan bahsetmekte fayda var sanırım. Maia Chocolates 2015 yılında kurulmuş, el yapımı çikolatalar üreten, Çengelköy ve Koşuyolu olmak üzere iki şubesi bulunan bir yer.  Filmdeki çikolatacıyla aynı ismi taşıyor. Çikolata konusunda bol çeşit sunuyorlar ve tasarım, sunum konusunda oldukça z...

Argo - Operasyon:Argo

                                                    Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim. Ben Affleck'in yönetmenliği oyunculuğundan daha iyi. Filmin ritmine başından sonuna kadar hâkim, ayrıca gerilim yaratma konusunda oldukça başarılı. Şah'ın devrildiği İran devriminin en hararetli günlerinde göstericiler Tahran'da ki Amerikan büyükelçiliğine girip 52 Amerikalıyı rehin alırlar. Kaçmayı başaran altı kişi Kanada elçiliğine sığınır. CIA ajanı Tony Mendez ise 6 kişiyi kurtarmak için film ekibi kumpası hazırlayarak İran'a giriş yapar. Film, her ne kadar ara sıra Amerika'ya da dokundursa da beklenildiği üzere Amerikan milliyetçiliği yapmaktan ve oryantalist bakış açısı sergilemekten kendisini alıkoyamıyor. Filmi izlemeye başlamadan önce bu beklediğim bir faktördü. Bu yüzden filmin bu kısımlarını görmezden gelip geçen yılın yabancı dilde Oscar ödülü kazan...

Sus-mak

Mimikler tükenmiş... Kelimeler, harflere ihtiyaç duyan kelimeler ... "ünlüler" düşürmüş yüzlerini, ünsüzlere ses vermek istemez artık, "ünsüzler" kimlik bunalımında... Eller dikmiş önce göz kapaklarından gözleri; sonra birbirine bağlamış gögüste kendini sımsıkı, bir daha açılmamak üzere... Herkes bana aynı şeyi soruyor bu sıralar, ağız birliği etmişçesine... - Neden konuşmuyorsun? Ben ise; su bile içmiyorum artık, kapatıyorum ağzımı. Kurumaktan dolayı yapışıyor, mühürlüyorum dudakları. Birbirinin üzerine uzanmış iki sevgili gibi... Ve içime doğru haykırıyorum... - Susmamak için...