-Değil mi, tatlım?
Evet ama hapse birlikte giremezdik.
Çiftlere özel hapishaneler olmalı aslında.
-Ama o zaman bu cennet olur, hapishane değil…
Diyordu iki sevgili mahkum birbiri için Chan wook park’ın intikam üçlemesinin son filminde “Symapthy for Lady Vengeance” ‘da….
Bu mizansenden yola çıkarak Wong Kar Wai’nin My Blueberry Nights filmine bakmak istiyorum. Wong Kar Wai önceki filmlerinde yaptığı şeylerin aynısını bu filme taşımış, biraz kendini tekrar etmiş. Peki, uzak doğudan Amerika’ya taşıdığı bu sevgilileri için Amerika cennet olmuş mu? Buna bakalım: Wong Kar Wai’yi nereden iyi bilirim “In the Mood For Love” ile bilirim, “2046” ile bilirim “Chungking Express” den bilirim; peki bu filmleri özel kılan neydi? In the mood for love ‘ı gerçekten başyapıt mertebesine ulaştıran ana etken neydi? Bir o kadar yakın bir o kadar uzak olan, dokunamayan, göremeyen çifti, görüntü yönetiminin, oyuncularının etkisi vardı. Aşkın yolunda ağaç kovuğuna fısıldanan kelimeleri, ya da yağmurda ıslanan çiftin görüntüleri, kaçamak bakışlar ve Yumenji’s Theme in bu sahnelere eşliği, mükemmel görüntü yönetimi… Aşkın ölümsüzlüğünün kavuşamamadan geçtiği, bu özlemin ağaç kovuklarına fısıldanarak verdiği hüzün…
Bu noktadan sonra bu filmin Wong Kar Wai’ ye katacağı şeyler; para, Amerikalılara kendini tanıtması falan olabilir sanırım. Birde Amerikalı oyuncuların böyle bir yönetmenle çalışma fırsatı kazanmış olması sayılabilir.
Yorumlar