Geçen yılın Take Shelter ile en iyi işlerinden bir tanesine imza atan Jeff Nichols bu yıl üçüncü filmi “Mud” ile seyirci karşısına çıkıyor.
Kanun kaçağı Mud, deliler gibi aşık olduğu Juniper için işlediği suçtan ötürü polis ve kelle avcıları tarafından aranmaktadır. Küçük bir adaya sığınan Mud burada 14 yaşındaki Ellis ve arkadaşı Neckbone ile tanışır.
Aile, Büyülü Gerçeklik ve Aşk;
Mud çok yönlü bir hikâyeye sahip, yönetmenin Take Shelter’da yaptığı gibi filmi “aile” kavramı üzerine şekillendirirken aşkı tüm boyutlarıyla masaya yatırıyor. Saplantılı bir şekilde Juniper’e bağlı olan Mud, aşkın ne demek olduğunu anlamaya yeni yeni çalışan Ellis ve aşkları artık bitmiş, ayrılma noktasına gelmiş ebeveynlerinin hikayesi büyülü gerçeklik diyebileceğimiz bir tonda anlatılıyor. Özellikle aşkı yeni yeni öğrenen Ellis ve arkadaşı için fantastik hikâyeler anlatan Mud, büyülü gerçeklik fontunu filme oldukça iyi yediriyor. Ellis’in Ebeveynleri arasındaki sorunlar ve kız arkadaşıyla yaşadığı sorunlar ise belgesel gerçekliğinde yansıyor. Yönetmenin büyülü gerçeklik ile-belgesel arasında gidip gelen tarzı filmi oldukça iyi bir noktaya taşıyor. Mud ile Juniper arasındaki aşkı ikonlaştırıp metafiziksel bir çözüme doğru yol almıyor. Oldukça doğal ve zorlamasız hikâyesine ufak çapta dokunuşlarla mucizevi öğeler ekliyor.
Filmin büyülü gerçeklikten beslenmesi ve yine göl kenarında geçmesi ister istemez “Beasts of the Southern Wild” ’ı hatırlatıyor. Zaten “Mud” ’da tıpkı “Beasts of the Southern Wild” gibi zorunlu göç ve kentsel dönüşüme ufak çapta göz kırpıyor.
Henüz ilk iki filmiyle arka arkaya çok iyi işler ortaya çıkaran Jeff Nichols üçüncü filmiyle bu geleneği bozmamış oluyor. Mud ile oldukça sıcak, fantastik ama bir o kadarda gerçekçi bir filme imza atıyor.
Yorumlar