Ana içeriğe atla

FİLMLERDEN UNUTULMAZ 10 TEKLİF;

                                        


10- Don't Look Now,
“Hiçbir şey göründüğü gibi değil.”

Laura ve John Baxter çifti bir süre önce İngiltere’de ki evlerinde küçük kızlarını kaybetmiştir. Bu ölüm çifti çok sarsmıştır. Bir restoratör olan John Venedik psikoposu’nun özel davet teklifini kabul ederek Venedik’e gelirler ve John klişe restorasyonuna başlar. Filme ev sahipliği yapan Venedik şehri bilinen turistik ve renkli görüntüsünden oldukça uzak tenha ve tekinsiz olarak resmedilir. Yine sinema tarihinin en ateşli ve en farklı sevişme sahnesine vesile olan filmimizde geçen teklif listemizde onuncu sırada yer alıyor.

9- Blowup
“-sen paris'e gideceksin sanıyordum?
+ ben zaten paris'teyim!”

Thomas Londra’da yaşayan ünlü bir fotoğrafçıdır. Bir gün parkta rastladığı bir çiftin fotoğrafını çeker. Bu durumu fark eden kadın koşarak yanına gelir ve negatifleri almaya çalışır fakat Thomas reddeder. Daha sonra Thomas’ın stüdyosunu bulan kadın fotoğrafları almak için para hatta kendi bedenini teklif eder. İşte bu teklif sonrasında Thomas iyice şüphelenir ve Michelangelo Antonioni' nin sinema tarihinin belki de en güzel finaline sahip diyebileceğimiz başyapıtı ortaya çıkar.

8- Fargo
“Hayatta bir miktar paradan daha önemli şeyler vardır.”

Araba satıcısı olarak çalışan Jerry mali sorunlarından kurtulmak için bir miktar para karşılığında karısı Jean’i kaçırmaları için iki kişiye bir teklif sunar. Jerry’nin gizli planı ve polislerin devreye girmesiyle birlikte şimdiye kadar yapılmış kara-mizah türündeki en iyi filmlerden bir tanesine vesile olan teklifimiz listenin sekizinci sırasında.

7- Duvara Karşı
“Punk is not dead”

Cahit ve Sibel hayatları yolunda gitmeyen ve Almanya’da yaşayan iki Türk’tür. Bu ikilinin yolları bir psikiyatri kliniğinde kesişir ve Sibel Cahit’in kendisiyle evlenmesini teklif eder. Bu teklife göre Sibel aile baskısından kurtulmanın hesaplarını yaparken aralarındaki yakınlaşma Almanya’dan Türkiye’ye kadar uzanan bir hikâyeye ev sahipliği yapar.

6 - 2001: A Space Odyssey
“Son zamanlarda yanlış kararlar verdiğimi biliyorum. Ama seni temin ederim ki, yeniden eskisi gibi çalışmaya başlayacağım.”

Yönetmenliğini Stanley Kubrick’in yaptığı filmin senaryosunu ise yönetmen, ünlü bilimkurgu yazarı Arthur C. Clarke ile birlikte kaleme alınmıştır. Listede altıncı sırada yer bulan teklifimiz ise Dave ve Frank endişelerini belli etmeden, HAL’in şüphe uyandıran güvenilirliğini tartışmak için gizlice poda çekilmeleri sonucu ortaya çıkar. HAL’un kapatılması diyaloğu burada yaşanır.

5 - The matrix
Mavi hap mı, kırmızı hap mı ?

Bir yazılım şirketinde çalışan Thomas Anderson gecelerini “Neo” adı altında Hackerlik yaparak geçirmektedir. Trinity ve Morpheus ile tanışan Neo yaşadığı dünyanın simülasyon olduğu gerçeğini Morpheus’tan öğrenirken aynı zamanda da bir teklifle karşı karşıya kalır. Mavi hapı alırsa hikâye bitecektir. Kırmızı hapı alırsa gerçekliğe adım atacaktır.

4 - Shichinin no Samurai
“Yine kaybettik, kazananlar köylüler, biz değiliz.”

Bir grup eşkıya daha önce saldırdıkları bir dağ köyünü daha önce yağmaladıkları için birkaç hafta sonra saldırmaya karar verirler. Bu konuşmaya kulak kabartan bir köylü kötü haberi köye iletir. Köyün savuması için samuray kiralamaya karar veren köylüler, üç öğün dışında bir şey sunamadıkları için gittikleri her samuray tarafından terslenir. Küçük bir çocuğu kurtaran Kambei’den etkilenen köylüler tekliflerini sunarlar ve dünya sinema tarihinin en önemli filmlerinden bir tanesinin ana hikâyesi kurulmuş olur.

3 – Ringu
- İzlettiğin kişiye ne oluyor?

Kôji Suzuki'nin aynı isimli kitabından uyarlanan filmin yönetmenlik koltuğunda ise Hideo Nakata oturmakta. Bir kaseti izleyenlerin yedi gün içerisinde nedeni bilinmeyen bir şekilde öldüğü söylentileri üzerine bir gazeteci meydana gelen ölümleri araştırmaya başlar. Kasetin sunduğu teklif basittir izlersen yedi gün içinde ölürsün! Artık bu gizemi çözmek için gazetecinin sadece ve sadece yedi günü kalmıştır.

2- Det sjunde inseglet
“- Sen kimsin?
+ Ben Ölüm’üm.”

Ortaçağda savaştan bıkmış bir şövalye evine döndüğünde vebanın yol açtığı tahribatı görür ve bu acılara neden olan Tanrı’yı sorgular. Kısa bir süre sonra peşine düşen “Ölüm”e satranç oynamayı teklif eden şövalye kaybederse ölüme razı gelecektir. Listemizde ikinci sırada bulunan bu teklifin mimarı Bergman’ın ağzından; Filmin teması hayli basit bir alegoridir: İnsan, onun ebedi Tanrı arayışı ve tek mutlaklık olarak ölüm…

1 – About de souffle / Reconstruction:
“Benimle Roma’ya gelir misin?”

Filmin en büyük kozu olarak Fransız Yeni dalga akımının en ünlü ismi “Jean-Luc Godard ” olduğu kadar Jean Seberg ve Jean Paul Belmondoyu da saymakta fayda var. Sinema da devrim sayılacak bu filmde Poiccard’ın New York Herald Tribune gazetesi için stajyerlik yapan genç Amerikalı Patricia’ya sunduğu bu teklif listenin ilk sırasında yer alıyor. Daha sonra 2003 yapımı Reconstruction’da bu kez aynı teklifi Alex, Simone / Aimee için sunacaktır. A bout de souffle kadar sinema tarihinde devrim denebilecek bir noktada olmasa da çaktığı selam ve yine yaratıcı kurgusuyla Reconstruction’da birinciliği A bout de souffle ile paylaşıyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

East Hastings

Şehrin üzerine kara bir bulut çökmüştü. Herkesin, bencilce yetişmesi gereken bir yerler vardı. Ve yüzlerinde de aynı soğuk, silik ifade… Yeni bir günün başlangıcının sevinci ve umutları, geçen günün batımıyla birlikte yok olmuştu sanki. Otobüs durakları umutsuzca bekleyişlerin yeri olurken, otobüsler bu umutsuz bekleyişlerin, umutsuz cevapları olmuştu. Reklâm panolarında anlamsızca sırıtan insan siluetleri insanları daha da mutsuz ediyordu. Megafonlardan yükselen sesler, önceden programlanmış bir günün özetini geçiyordu. İmkânların ortasında bir imkânsızlık yaşanıyordu. Burada güneş yalnızca batıyordu…

Blade Runner - 2049

Blade Runner 2049 orjinal filmin cyberpunk atmosferini post apokaliptik bir setle geliştirerek insanoğlunun yine tanrı, kimlik ve hafıza gibi sorularının peşinden koşturmuş. Denis Villeneuve temalarıyla ten uyumu yakalayan Blade Runner 2049 aynı zamanda monoton bulduğum Villeneuve'ün sinema diline ise dinamizm kazandırmış.

Ghost in the Shell

Son yıllarda sinema salonlarında siber punk hayranlarını heyecanlandıran bir hayalet dolanıyor. Blade Runner ve Ghost in The Shell gibi filmlerin yeniden çekiliyor olması büyük büyük bir heyecan dalgası yaratırken bir taraftanda sevenleri tarafından endişeli bir bekleyiş başlatmıştı. Konu bir bilim kurgu başyapıtı olunca bu endişelerin haklılık payını görmezden gelmek saçma olur. Keza Mamoru Oshii 1995 tarihli orjinal ismiyle Kôkaku Kidôtai ile ortaya bir başyapıt koymasını n yanı sıra peşi sıra sinema tarihini derinden sarsacak; The Matrix, Dark City gibi başyapıtlarında doğuşuna vesile olmuştu. Böylesi neredeyse kusursuz bir üründen yine kusursuz bir şey ortaya çıkarmak oldukça ağır bir yük. Bu ağır yükün altına ise Rupert Sanders girmiş. (Denis Villeneuve'un de Blade Runner için işi çok zor.) Orjinal animenin en önemli özelliği siber dünya, kimlik, ve cyborg'ların varoluşlarını anlamlandırma çabası üzerine oldukça yoğun ve takip edilmesi güç diyaloglardan oluşmas