Ana içeriğe atla

Game of thrones Sezon III Bölüm VI



                                     


Tywin Lannister & Lady Olenna'nı karşı karşıya getiren bu sahne yönetmenlik-sanat yönetimi-oyunculuk alanlarının mükemmel bir kombinasyonla birleşimi niteliğinde. Tywin Lannister'i canlandıran Charles Dance karşısındaki oyuncuyu da oynatan bir aktör. 2. sezonda Arya Stark'la karşı karşıya gelip döktürdükleri sahneye benzer bir şekilde bu sezonda Tywin Lannister- Lady Olenna ile karşı karşıya geliyor. 

Tywin Lannister teklifini sunmadan önce şarap kadehlerine şarapları doldurur. Lady Olenna'a şarabı alarak sunulacak teklifi de dinlemeyi kabul etmiş olur. Tywin teklifini yarı tehdit-vari şekilde sunar ama isteği kabul görmez. Hamle sırası Lady Olenna'ya geçer, karşı atak yapar. Tywin sinirlenerek sandalyeden kalkar şarap şişesine doğru hamle yapar. Kadehini doldurur, Olenna'nın yarı dolu bardağını zorlama biçimde doldurmak ister. Olenna bardağı kapatır. Karşı atağını yapmıştır ve avantaj ondadır. Tywin şarap şişesini yerine bırakır kendisinden emin bir şekilde yerine oturur. Yarı-tehdit'ten vazgeçip Olenna'yı doğrudan tehdit eder. Olenna teklifi mecburen kabul eder. Olenna ayağa kalkarak Tywin'in elindeki kalemi kırar, Hükmü Tywin verir, Olenna onaylar. Kırıp Tywin'in önüne attığı kalem bu diplomatik müsabakanın da bitmediğini adeta haber eder.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

East Hastings

Şehrin üzerine kara bir bulut çökmüştü. Herkesin, bencilce yetişmesi gereken bir yerler vardı. Ve yüzlerinde de aynı soğuk, silik ifade… Yeni bir günün başlangıcının sevinci ve umutları, geçen günün batımıyla birlikte yok olmuştu sanki. Otobüs durakları umutsuzca bekleyişlerin yeri olurken, otobüsler bu umutsuz bekleyişlerin, umutsuz cevapları olmuştu. Reklâm panolarında anlamsızca sırıtan insan siluetleri insanları daha da mutsuz ediyordu. Megafonlardan yükselen sesler, önceden programlanmış bir günün özetini geçiyordu. İmkânların ortasında bir imkânsızlık yaşanıyordu. Burada güneş yalnızca batıyordu…

Blade Runner - 2049

Blade Runner 2049 orjinal filmin cyberpunk atmosferini post apokaliptik bir setle geliştirerek insanoğlunun yine tanrı, kimlik ve hafıza gibi sorularının peşinden koşturmuş. Denis Villeneuve temalarıyla ten uyumu yakalayan Blade Runner 2049 aynı zamanda monoton bulduğum Villeneuve'ün sinema diline ise dinamizm kazandırmış.

Ghost in the Shell

Son yıllarda sinema salonlarında siber punk hayranlarını heyecanlandıran bir hayalet dolanıyor. Blade Runner ve Ghost in The Shell gibi filmlerin yeniden çekiliyor olması büyük büyük bir heyecan dalgası yaratırken bir taraftanda sevenleri tarafından endişeli bir bekleyiş başlatmıştı. Konu bir bilim kurgu başyapıtı olunca bu endişelerin haklılık payını görmezden gelmek saçma olur. Keza Mamoru Oshii 1995 tarihli orjinal ismiyle Kôkaku Kidôtai ile ortaya bir başyapıt koymasını n yanı sıra peşi sıra sinema tarihini derinden sarsacak; The Matrix, Dark City gibi başyapıtlarında doğuşuna vesile olmuştu. Böylesi neredeyse kusursuz bir üründen yine kusursuz bir şey ortaya çıkarmak oldukça ağır bir yük. Bu ağır yükün altına ise Rupert Sanders girmiş. (Denis Villeneuve'un de Blade Runner için işi çok zor.) Orjinal animenin en önemli özelliği siber dünya, kimlik, ve cyborg'ların varoluşlarını anlamlandırma çabası üzerine oldukça yoğun ve takip edilmesi güç diyaloglardan oluşmas