Ana içeriğe atla

Beasts of the Southern Wild

Bir film yalnızca "film" değildir. Bazen tiyatro uyarlamalarına yaklaşır, bazen psikolojiye göz kırpar bazen edebiyata  bazen de politikaya. Sergei Eisenstein sinema tüm sanatların en üstünü derken belki de sinemanın bu bütünleyici özelliğine işaret ediyordu. Türler arasında gezinen ve bir film olmanın yanında politik olmayı başaran(sadece söylemiyle değil biçimsel olarak ta bunu başaran) Beasts of the Southern Wild'in genç yönetmeni Benh Zeitlin adeta boyundan büyük bir işe kalkışıyor ve iyiki de kalkışıyor. Keza yılın ilk bombasını patlatıyor. 

Hushpuppy, Bathtup isimli yerde fakir ama mutlu bir toplulukta babasıyla birlikte yaşayan altı yaşında küçük bir kız çocuğudur. Babasının ne olduğu bilinmeyen bir hastalığa yakalanmasıyla birlikte evrenin işleyişi bozulmaktadır. Hushpuppy'nin güçlü hayal dünyasının da devreye girmesiyle birlikte Auroch denen orduyla baş etmesi gerekmektedir.

Filmin kısaca konusunu okuyunca bile insanın ister istemez kafası karışıyor. Hastalık, antik öncesi yaratıklar neresi burası, neler oluyor diyorsunuz. Fakat yönetmen Zeitlin'in en büyük başarısı da zaten burada başlıyor. Filmini belgesel düzeyinde bir gerçeklikle inşa ederken belgesel yanında eğreti durabileceğini düşünebileceğiniz masalsı öğeleri ustaca harmanlıyor. İşi bu noktada bırakmayıp aynı zamanda politik bir metinde ekliyor. Film, küresel ısınmanın iklimsel etkilerine dokundururken bir taraftan da devletlerin zorunlu göç ve kentsel dönüşüm politikalarına karşı direnenlere de göz kırpıyor. Zaten filmin politik yönünün bu şekilde olması yönetmenin biçimsel olarak tercihlerine de yansıyor. Filmde rol alan çoğu kişi yöre yerlisi olarak filme katkı sağlıyorlar. Dolayısıyla film kolektif bir mücadelenin kolektif bir sanat ürünü oluyor.

Benh Zeitlin henüz ilk filmiyle hem politik yönü bu kadar güçlü hem de masalsı bir filme imza atmış olmuş olması gelecek filmleri için şimdiden heyecana yol açıyor. Umarım yeni filmi için arayı fazla uzun tutmaz ve biran önce yeni filmleriyle bizleri buluşturur; keza neler yapacağını, türler arasında nasıl bir gezintiye çıkacağını merakla bekliyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Chocolat

Erkan: Yemek filmlerini, seçtiğimiz film için uygun bulduğumuz konseptteki bir mekânda konuşmaya devam ediyoruz. Sıradaki filmimiz Lasse Hallström imzalı 2000 yapımı Chocolat… Chocolat filmi için Samet ile konuştuk. Kendinden biraz bahsedebilir misin? Samet: Bir senesi mutfak, iki buçuk yılı satış olmak üzere lüks bir çikolata kafe zincirinde toplam üç buçuk yıl kadar çalıştım. Geçtiğimiz mayıs ayında çikolata üzerine uzmanlaşmak için istifa ettim. Önümüzdeki dönemde çikolata eğitimleri alacağım. Şimdilerde sipariş üzerine çikolata yapıyorum ve çevremdeki küçük ölçekli kafelerin çikolata menülerine yiyecek - içecek konusunda danışmanlık veriyorum. Erkan:  Filme geçmeden önce biraz mekândan bahsetmekte fayda var sanırım. Maia Chocolates 2015 yılında kurulmuş, el yapımı çikolatalar üreten, Çengelköy ve Koşuyolu olmak üzere iki şubesi bulunan bir yer.  Filmdeki çikolatacıyla aynı ismi taşıyor. Çikolata konusunda bol çeşit sunuyorlar ve tasarım, sunum konusunda oldukça z...

Argo - Operasyon:Argo

                                                    Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim. Ben Affleck'in yönetmenliği oyunculuğundan daha iyi. Filmin ritmine başından sonuna kadar hâkim, ayrıca gerilim yaratma konusunda oldukça başarılı. Şah'ın devrildiği İran devriminin en hararetli günlerinde göstericiler Tahran'da ki Amerikan büyükelçiliğine girip 52 Amerikalıyı rehin alırlar. Kaçmayı başaran altı kişi Kanada elçiliğine sığınır. CIA ajanı Tony Mendez ise 6 kişiyi kurtarmak için film ekibi kumpası hazırlayarak İran'a giriş yapar. Film, her ne kadar ara sıra Amerika'ya da dokundursa da beklenildiği üzere Amerikan milliyetçiliği yapmaktan ve oryantalist bakış açısı sergilemekten kendisini alıkoyamıyor. Filmi izlemeye başlamadan önce bu beklediğim bir faktördü. Bu yüzden filmin bu kısımlarını görmezden gelip geçen yılın yabancı dilde Oscar ödülü kazan...

Sus-mak

Mimikler tükenmiş... Kelimeler, harflere ihtiyaç duyan kelimeler ... "ünlüler" düşürmüş yüzlerini, ünsüzlere ses vermek istemez artık, "ünsüzler" kimlik bunalımında... Eller dikmiş önce göz kapaklarından gözleri; sonra birbirine bağlamış gögüste kendini sımsıkı, bir daha açılmamak üzere... Herkes bana aynı şeyi soruyor bu sıralar, ağız birliği etmişçesine... - Neden konuşmuyorsun? Ben ise; su bile içmiyorum artık, kapatıyorum ağzımı. Kurumaktan dolayı yapışıyor, mühürlüyorum dudakları. Birbirinin üzerine uzanmış iki sevgili gibi... Ve içime doğru haykırıyorum... - Susmamak için...