Ucuz festival biletlerini alıp arka arkaya Bergman filmleri
izlemek Hakan’ın üniversite yıllarında her ne kadar zorlayıcı bir tecrübede
olsa en büyük keyfiydi. Doğduğu
kasabadan Bergman’ın adını duymasından sonra bir filmini sinemada izlemesi için
gereken süre yaklaşık olarak on yıla tekabül etmişti. İlk Persona’yı
izleyebilmişti beyaz perdede. O günkü heyecanını hatırlayınca hala içi ürperiyordu.
Sinema’ya gitmek ile aşık olduğu kadınla görüşmeye gitmek arasında hiçbir fark
yoktu Hakan için. İkisinin de öncesi büyük bir heyecan yüklüydü. Her güne
oranla daha özenli bir kıyafet seçimi, boyalı papuçlar, güzel kokular. Ufak
flörtleşmeler ve sonrasında gözlerin saatlerce O’ndan alınamaması, içten içe o
dakikalar bitmesin diye zamana yapılan veryansın… Sonrası büyük bir boşluk ve
ayaz… Her sinema çıkışı ayaz kaçınılmazdı.
Amiri ve telif şirketi çalışanları adına verilen hediyeyi açtıktan
sonra Persona’yı sinemada ilk izleyişi aklına gelmişti Hakan’ın. Elindeki
diskin bu ay içerisinde çıkacak olan filmin kurgu öncesi tüm kayıtlarını
barındıran ve izleyicinin kendi kurgusunu yapmasına müsaade edecek olan yeni
versiyon olduğunu görünce heyecanı iki kat artmıştı. Tekrar sinemada izlediği o
eşsiz dakikaları hatırladı. Kuşkusuz bunun eşsiz bir hediye olduğunu biliyordu.
Fakat kurgu öncesi tüm çekim görüntülerini izlemek ve sonrasında disk sahibinin
kendi kurgusunu yaratması filmin mahremini zedeliyor gibi geliyordu. Bergman
izlememiz gerekenleri zaten sunmuştur diye düşündü. Daha önceki versiyonları
kırkıncı, ellinci, atmışıncı yıl ve special edition, limited edition
versiyonlarının yanına bıraktı bu yeni versiyonunu. Hediyelerinin arasında
isimsiz bir zarf dikkatini çekti. Sarı zarfı tam açacağı sırada mutfaktan
Emel’in sesiyle irkildi;
Hayatım kahvaltı hazır!
Yorumlar