Ana içeriğe atla

Lost Highway

Seri bir şekilde akan yol ve çizğilerine bin bir türlü anlam yüklemek mümkün, Filmin protagonisti için fantazi evreni ile kendi evreni arasında bir köprü kurduğu aşikardır, fakat biz izleyici için en çok benzediği şey ise David Lynch'in izleyicisini bir oyuna davet ettiği ve içerisine girip filmi inşa etmesi gerektiğinden ötürü "Pelikül" dür. Otoban adeta bir film şeridi gibi akar ve boştur. Film boyunca sürekli hem ana karakter hem de izleyici için garip yerlerde karşımıza çıkan ve gizemini sürekli koruyan "adam" filmi inşa etme görevimizde izleyicinin perdedeki tezahürüdür. Elinde kamerayla Fred Madison'un karşısına da dikilir, çiftin evine izinsiz girer, çıkar. İzleyicinin röntgenleyici görevini tam anlamıyla yerine getirir.


Filmin ilk bölümü Fred Madison'un diafonda "Dick Lauren öldü" sözünü duymasıyla ve evlerininin önünde bir video kaset bulmasıyla başlar. Video kasette gece gizlice eve girilmiş ve çiftin uyurken videoları çekilmiştir. Fred bir sabah yine bir video kaset bulur. Videoda karısını vahşice öldürdüğünü izler. Hatırlamadığını söylemesine rağmen idama mahkum edilir. Fred cinsel yönden "iktidarsız" bir karakterdir ve bu cinayetin temelinde de karısının kendisini aldatma paranoyaları vardır. Renee karakteri ise bu ilk yarıya uygun şekilde düz siyah saçlı itaatkar bir ev kadını görüntüsü çizmektedir. Hapishane de kafkaesk bir durum gerçekleşir ve Fred'in yerine Pete geçer ve hapishane mecburen suçsuz olduğundan dolayı Pete'i serbest bırakır.


Pete ise Fred'in aksine tam bir "seks" makinesidir. Renee karakterini canlandıran Patricia Arquette bu sefer Alice karakterine hayat verir. Renee'nin aksine asi ve istediğini elde edebilen sarı dalgalı saçlarıyla klasik bir Femme Fatale görüntüsü çizerek Renee'nin tam zıttını canlandırır. Pete'in Alice üzerindeki iktidar alanını genişletme (sahip olma) hayali ise Alice'in, kilit sayılabilecek bir sahnede "Bana asla sahip olamayacaksın" repliğiyle yıkılır.


Alice sahildeki evin içerisine girer ve ev havaya uçar. Fred bu sahne sonrası geri döner. Lynch kadın-erkek ikili ilişkisine bile sirayet etmiş olan iktidar alanlarının hepsini tasfiye eder ve bunu birebir izleyicisine keşfettirmiş olur. Film boyunca boş olarak gördüğümüz otoban artık doldur. Fred yoldadır ve peşinde polisler vardır. İzleyici pelikülü doldurmuş olur.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

East Hastings

Şehrin üzerine kara bir bulut çökmüştü. Herkesin, bencilce yetişmesi gereken bir yerler vardı. Ve yüzlerinde de aynı soğuk, silik ifade… Yeni bir günün başlangıcının sevinci ve umutları, geçen günün batımıyla birlikte yok olmuştu sanki. Otobüs durakları umutsuzca bekleyişlerin yeri olurken, otobüsler bu umutsuz bekleyişlerin, umutsuz cevapları olmuştu. Reklâm panolarında anlamsızca sırıtan insan siluetleri insanları daha da mutsuz ediyordu. Megafonlardan yükselen sesler, önceden programlanmış bir günün özetini geçiyordu. İmkânların ortasında bir imkânsızlık yaşanıyordu. Burada güneş yalnızca batıyordu…

Blade Runner - 2049

Blade Runner 2049 orjinal filmin cyberpunk atmosferini post apokaliptik bir setle geliştirerek insanoğlunun yine tanrı, kimlik ve hafıza gibi sorularının peşinden koşturmuş. Denis Villeneuve temalarıyla ten uyumu yakalayan Blade Runner 2049 aynı zamanda monoton bulduğum Villeneuve'ün sinema diline ise dinamizm kazandırmış.

Ghost in the Shell

Son yıllarda sinema salonlarında siber punk hayranlarını heyecanlandıran bir hayalet dolanıyor. Blade Runner ve Ghost in The Shell gibi filmlerin yeniden çekiliyor olması büyük büyük bir heyecan dalgası yaratırken bir taraftanda sevenleri tarafından endişeli bir bekleyiş başlatmıştı. Konu bir bilim kurgu başyapıtı olunca bu endişelerin haklılık payını görmezden gelmek saçma olur. Keza Mamoru Oshii 1995 tarihli orjinal ismiyle Kôkaku Kidôtai ile ortaya bir başyapıt koymasını n yanı sıra peşi sıra sinema tarihini derinden sarsacak; The Matrix, Dark City gibi başyapıtlarında doğuşuna vesile olmuştu. Böylesi neredeyse kusursuz bir üründen yine kusursuz bir şey ortaya çıkarmak oldukça ağır bir yük. Bu ağır yükün altına ise Rupert Sanders girmiş. (Denis Villeneuve'un de Blade Runner için işi çok zor.) Orjinal animenin en önemli özelliği siber dünya, kimlik, ve cyborg'ların varoluşlarını anlamlandırma çabası üzerine oldukça yoğun ve takip edilmesi güç diyaloglardan oluşmas