Coenlerin True Grit'ten bir once cektikleri A serious Man, kardeslerin de yahudi agirlikli bir banliyode buyuduklerini dusunursek en kisisel filmleri. Film 7 dklik, filmin konusundan bagimsiz bir prologla aciliyor. Kardeslerin filmlerindeki mitolojik imlere alisigiz ama "A Serious Man" dini referanslarin en bol oldugu yapimlari belkide. Tabi dini referanslarin bollugu, ahlaki savlarin havada ucustugu bayik bir film oldugunu dusundurebilir fakat, tam tersine sevimli ve komik Coen karakterlerinin bulundugu bir yapim A serious Man. Larry Gopnik universitede bir fizik profesorudur ve tabiri caizse hayati alt ust durumdadir. Bir taraftan terfi stresi yasarken, karisindan ayrilma surecine girmis, sorunlu cocuklari ve kardesiyle de bir taraftan bogusmaktadir. Filmin dini motifinin bu noktada devreye girdigi yapimda, sabriyle bilinen Eyup Peygamber gibi Larry'de sabriyla test edilmektedir. Ve bu surecte uc arkadasina danisan Eyup Peygamber gibi, Larry'de uc Haham'a danismaktadir. Film'de diger bir okuma penceresini ise Larry'nin de dahil oldugu Fizik penceresinden yapabiliriz. Larry'i (Schrodinger'in Kedisi) kapali bir sistem icerisine birakip surekli dogru kararlar vermesini ve sabrini test edelim ve yanlis karar verme olasiligini %50 olarak isaretleyip yanlis karar verdiginde olecegini dusunelim. (kedinin, bozunma ihtimali yuzde 50 olan ve bu bozunma sonucunda ortaya cikan gaz duzeneginin bulundugu bir sistem kurulur.) Paradoksu olusturan kisim deneyin gozlemlenemiyor olusudur. Yani gozlemlenemeyen kisimda Larry (Kedi) olu mudur? yoksa diri mi? Kuantum fizigine gore hem olu, hem de diridir.... Bu kadar zor sorunlarin altinda ezilen Larry ve biz izleyiciler icin yonetmenlerin cevabi ise Jefferson Airplane'in bir sarkisinda gizlenmis durumda. "SOMEBODY TO LOVE"
Şehrin üzerine kara bir bulut çökmüştü. Herkesin, bencilce yetişmesi gereken bir yerler vardı. Ve yüzlerinde de aynı soğuk, silik ifade… Yeni bir günün başlangıcının sevinci ve umutları, geçen günün batımıyla birlikte yok olmuştu sanki. Otobüs durakları umutsuzca bekleyişlerin yeri olurken, otobüsler bu umutsuz bekleyişlerin, umutsuz cevapları olmuştu. Reklâm panolarında anlamsızca sırıtan insan siluetleri insanları daha da mutsuz ediyordu. Megafonlardan yükselen sesler, önceden programlanmış bir günün özetini geçiyordu. İmkânların ortasında bir imkânsızlık yaşanıyordu. Burada güneş yalnızca batıyordu…
Yorumlar