Ana içeriğe atla

Peur(s) Du Noir

Dünyanın tükenmesine katkıda bulunmaktan korkuyorum.Buna mani olamamaktan da
korkuyorum.Ne yapacağımı bilmiyorum.Hiçbir şey yapmadığım için korkuyorum ve korktuğum için hiçbir şey yapamıyorum. Ama kesinlikle bir şey yapmalıyım! Kafamın içi basit korkularla dolu. Etrafımı çeviren ve bana eşlik eden keskin uçlu korkular.Sinmemi sağlayan korkular! Yaşamak mı? Evet ama nasıl? İçerde, dışarıda. Yukarıda mı? Aşağıda mı? İnsanlardan korkuyorum. İnsana göre insan bir kurttur, ama kurtlar kurtlara göre kurt değiller. Bir kurt başka bir kurdu yiyip bitirmez. Ama bir insan
çok tehlikeli bir hayvandır. Hayvanları öldürür, çiçekleri kopartır, kendi çocuğunu kılıçtan geçirir. Herkes cinayet işlemeyi düşünmüştür. İster entellektüel olsun, ister bir işci... ister dürüst olsun, isterse namuzsuz, ister kendi rızasıyla, isterse zorla. İster az ister çok, hepsi bunu aklından geçirir dostum. Günümüz kadınları hayatın her alanında yer almakta. Kadın, erkeğinin geleceğidir. Al sana, kafana bir kurşun,
adi şerefsiz. Kendimi korkutmaya hakkım olduğu gibi göründüğünü umuyorum.


Peur(s) Du Noir 2007

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

East Hastings

Şehrin üzerine kara bir bulut çökmüştü. Herkesin, bencilce yetişmesi gereken bir yerler vardı. Ve yüzlerinde de aynı soğuk, silik ifade… Yeni bir günün başlangıcının sevinci ve umutları, geçen günün batımıyla birlikte yok olmuştu sanki. Otobüs durakları umutsuzca bekleyişlerin yeri olurken, otobüsler bu umutsuz bekleyişlerin, umutsuz cevapları olmuştu. Reklâm panolarında anlamsızca sırıtan insan siluetleri insanları daha da mutsuz ediyordu. Megafonlardan yükselen sesler, önceden programlanmış bir günün özetini geçiyordu. İmkânların ortasında bir imkânsızlık yaşanıyordu. Burada güneş yalnızca batıyordu…

Blade Runner - 2049

Blade Runner 2049 orjinal filmin cyberpunk atmosferini post apokaliptik bir setle geliştirerek insanoğlunun yine tanrı, kimlik ve hafıza gibi sorularının peşinden koşturmuş. Denis Villeneuve temalarıyla ten uyumu yakalayan Blade Runner 2049 aynı zamanda monoton bulduğum Villeneuve'ün sinema diline ise dinamizm kazandırmış.

Ghost in the Shell

Son yıllarda sinema salonlarında siber punk hayranlarını heyecanlandıran bir hayalet dolanıyor. Blade Runner ve Ghost in The Shell gibi filmlerin yeniden çekiliyor olması büyük büyük bir heyecan dalgası yaratırken bir taraftanda sevenleri tarafından endişeli bir bekleyiş başlatmıştı. Konu bir bilim kurgu başyapıtı olunca bu endişelerin haklılık payını görmezden gelmek saçma olur. Keza Mamoru Oshii 1995 tarihli orjinal ismiyle Kôkaku Kidôtai ile ortaya bir başyapıt koymasını n yanı sıra peşi sıra sinema tarihini derinden sarsacak; The Matrix, Dark City gibi başyapıtlarında doğuşuna vesile olmuştu. Böylesi neredeyse kusursuz bir üründen yine kusursuz bir şey ortaya çıkarmak oldukça ağır bir yük. Bu ağır yükün altına ise Rupert Sanders girmiş. (Denis Villeneuve'un de Blade Runner için işi çok zor.) Orjinal animenin en önemli özelliği siber dünya, kimlik, ve cyborg'ların varoluşlarını anlamlandırma çabası üzerine oldukça yoğun ve takip edilmesi güç diyaloglardan oluşmas