Indiana Jones'un on dokuz yıl sonra yeniden dönüşünde ilk göze çarpan tabiki Harrison Ford'un yaşlılığı, diğer yönlerini düşünürsek ise indiana Jones cephesinde yeni birşeyler yok bildiğiniz gibi doyana kadar eğlence, doyana kadar aksiyon, doyana kadar adventure. Steven Spielberg ise yine bildik Spielberg. Baba- Oğul ilişkisi,aile teması ve kuşak çatışması yine filminin merkezinde var.Filmin konusu ise bu sefer 1957 yılında geçmekte, bir gurup Sovyet KGB ajanı bir Amerikan üssüne, Indiana Jones'u da kaçırıp gizlice girerler.Çünkü istedikleri bilgi Indiana Jones'ta mevcuttur. Bu kısmıyla klasik İndiana Jones çizgisinde ilerleyen filmin temasını soğuk savaş yılları oluşturuyor. Sovyetler, Amerikalıları korkutacak bir silahın izini sürerler.Film Yeni nesile hitap içinse popüler kültürden X-Files mitlerine dayandırıyor sırtını. Paralel evrenler, uzaylılar, başka evrenler diziyi günümüz kuşağına sevdirmek için yapılmış hamleler olarak göze çarpıyor.(Aslında Sovyetlerin Nevada çölünde Area 51 hangarına girmeleride sandıktan ne çıkacağının kanıtı birazcıkta.) Artık bu noktadan sonra filmden zevk almanız mantığınızı ne kadar kapı önünde bıraktığınıza bağlı.Çünkü genelde B-filmlerinde rastladığımız aşırılık ve bazı ucuzlukları göz ardı etmeyi başaran herkesin rahatlıkla eğlenebileceği bir film diyebiliriz. Bu numaralardan zaten zevk alıyorsanız ise sorun yok demektir...Filmdeki tek eksiyi ise ekrana patlayan mavi ışıklar olarak söyleyebilirim rahatlıkla, bu kadar büyük bütçeli bir filmde, bu boyutta rahatsız edici olması düşündürücü.
Giriş Martin McDonagh ’ın 2008 yapımı In Bruges filmi, kara mizah ve suç temalarını derinlemesine işleyen, görsel ve tematik olarak son derece zengin bir yapıt olarak öne çıkar. Film, iki tetikçi olan Ray ( Colin Farrell ) ve Ken’in ( Brendan Gleeson ) Londra’daki başarısız bir görev sonrasında patronları Harry ( Ralph Fiennes ) tarafından Belçika ’nın tarihi ve sakin şehri Brugge ’a gönderilmesiyle başlar. Görevleri, ortalık sakinleşene kadar şehirde turist gibi dolaşmak ve beladan uzak durmaktır. Ancak şehirde geçirdikleri süre, kişisel hesaplaşmalar ve içsel çatışmalarla dolu bir deneyime dönüşür. Trailer Ray, geçmişteki hatalarının vicdan azabıyla boğuşurken, Ken daha çok şehrin tarihi ve mimari güzelliklerine odaklanır. Brugge’un huzurlu atmosferi, karakterlerin içsel dünyalarıyla tezat oluşturur. Patronları Harry’den gelen beklenmedik bir telefonla olaylar dramatik ve duygusal bir yöne evrilir. Film, kara mizah yönüyle de dikkat çeker; özellikle Ken, Ray ve Harry kara...
Yorumlar