Semih Kaplanoglu'nun "Yusuf" uclemesinin son filmi "Bal" serinin de en iyisi olma niteliginde. Bu durumda kuskusuz minik oyuncusunun essiz katkilari var. Diger iki filmde oldukca iyi filmlerdi fakat "Bal" uclemenin diger filmlerine gore icerisine daha rahat girebileceginiz bir film olmus. Semih Kaplanoglu'nun metaforlarla anlatim yolu diger iki filmde oldugu gibi Bal'da da mevcut. Filmin acilmasiyla birlikte otorite figurunden (baba) gelen "oku" emri filmin dinsel metaforlar icereceginin bir isaretini cakiyor.( Yusuf'un ruyalarla olan baginida bu motifler arasinda sayabiliriz.) Yusuf'un otoriteden hazzetmeyen yapisi filmde "Oedipal" okumalara da fazlasiyla imkan veriyor. Sutunu inatla icmemesi,babasinin elmayi Yusuf'a kestirmesi, meydan okur tavri, okuyabildigi halde okumamasi...(ben bilerek okumadigini dusunuyorum.) Filmin sonuna dogru hem kirmizi kurdeleyi alisi ve sutunu icmesi bu oedipal catismanin yumusak bir sekilde olmasini sagliyor. Kisaca bal sair Yusuf'un nasil bir cocukluk gecirdigini, baba meslegi yerine neden sair olmayi sectiginin cocukluk donemindeki imgesel bir yansimasini sunuyor...
Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim. Ben Affleck'in yönetmenliği oyunculuğundan daha iyi. Filmin ritmine başından sonuna kadar hâkim, ayrıca gerilim yaratma konusunda oldukça başarılı. Şah'ın devrildiği İran devriminin en hararetli günlerinde göstericiler Tahran'da ki Amerikan büyükelçiliğine girip 52 Amerikalıyı rehin alırlar. Kaçmayı başaran altı kişi Kanada elçiliğine sığınır. CIA ajanı Tony Mendez ise 6 kişiyi kurtarmak için film ekibi kumpası hazırlayarak İran'a giriş yapar. Film, her ne kadar ara sıra Amerika'ya da dokundursa da beklenildiği üzere Amerikan milliyetçiliği yapmaktan ve oryantalist bakış açısı sergilemekten kendisini alıkoyamıyor. Filmi izlemeye başlamadan önce bu beklediğim bir faktördü. Bu yüzden filmin bu kısımlarını görmezden gelip geçen yılın yabancı dilde Oscar ödülü kazan...
Yorumlar