No Other Choice (2025) - KÂĞITTAN HAYATLARIN KANLI "İK" SÜRECİ


Park Chan-wook Sinemasında Gereksizleşmenin Kara Mizahı

Olay Örgüsü: Donald Westlake’in kült romanı The Ax’tan uyarlanan ve daha önce Costa-Gavras tarafından beyaz perdeye taşınan bu hikâye, Park Chan-wook’un ellerinde bir "kurumsal cinnet" başyapıtına dönüşüyor. 25 yılını verdiği kâğıt fabrikasından "verimlilik" adı altında kovulan Man-soo, uzun süren işsizlik sürecinin sonunda tek kişilik o koltuğu geri almak için radikal bir strateji geliştirir: Kendisinden daha yetkin özgeçmişe sahip olan tüm rakiplerini fiziksel olarak ortadan kaldırmak. Chan-wook, bu "istihdam avını" modern bir hayatta kalma trajedisi olarak kurguluyor.


1. "Ölümcül Bir İK Müdürü" Olarak Katil

Film, alışık olduğumuz o "karizmatik veya dahi" seri katil imajını yerle bir ediyor. Karşımızda kurbanıyla felsefe yapan bir Hannibal Lecter yok; elindeki özgeçmişleri bir "risk analizi" titizliğiyle inceleyen, her cinayeti bir "operasyonel süreç" gibi yöneten Man-soo var.

Yönetmen, ana karakterin hazırlık sürecini bir gerilim sekansı gibi değil; bir iş görüşmesine hazırlanır gibi kurar. Tereddüt, hata ve sakarlık tam da bu yüzden rahatsız edicidir. Chan-wook’un sinemasında şiddet hiçbir zaman "olağanüstü" değildir; asıl dehşet, sıradan insanların ahlaki eşiği ne kadar kolay aştığını göstermesidir.

2. "Kâğıt" Metaforu: Emeğin İz Gizleme İşlevi

Filmin merkezindeki kâğıt sektörü, selülozun moleküler yapısından öte bir anlam taşır. Para kâğıttır, kariyer bir kâğıt parçasıdır (CV) ve sistemi sonlandıran şey yine bir kâğıttır.

Kendi sektöründe uzmanlaşmak için ömrünü veren Man-soo için o beyaz kâğıtlar, finalde ellerindeki kanı gizleyen estetik birer 'örtüye' dönüşür. Bu ironide Park, emeğin artık temizleyici bir güç değil; yalnızca vahşetin izini örten steril bir ambalaj olduğunu ima eder. Yönetmenin kamerasında kâğıtların o kusursuz beyazlığı, dökülen kanın 'hesapçı' tarafını vurgulayan soğuk ve sağır bir dekordur.

3. Yatay Şiddet: Rakip mi, Kardeş mi?

Hepimiz bir illüzyonun içinde yaşıyoruz: "Çok çalışırsam bu koltuğu hak ederim." Film bu masalı sertçe suratımıza çarpıyor. Park Chan-wook, bu çatışmayı ulaşılamaz patron figürleriyle değil; benzer özgeçmişlere ve benzer çaresizliklere sahip karakterleri Man-soo'nun karşısına getirerek kurar.

Sınıf çatışması artık yukarıya değil, yana (yatay düzleme) yöneltilmiştir. Park, işçinin işçiye kırdırıldığı bu düzeni, teoriden değil pratikten konuşan bir kara mizahla gösterir. Düşman artık sistemin kendisi değil, Man-soo ile aynı "kâğıda" muhtaç olan sınıf kardeşidir.

4. Yakın Gelecek: Görünmez Bir Distopya

No Other Choice, bugünün içine gömülmüş bir "sosyal bilim kurgu"dur. Filmde teknolojinin doğrudan gösterilmemesi, aksine yokluğunun hissedilmesi, yönetmenin distopyayı geleceğe değil bugünün içine gömmesinin bilinçli bir tercihidir.

İnsan gücüne ihtiyacın azaldığı, algoritmaların bizi birer "fazlalık" olarak elediği bir dünyaya giriyoruz. Man-soo'nun baltalı mücadelesi, dijitalleşen evrende "et ve kemikten" olmanın verdiği o çaresiz ve analog çırpınıştır.

5. Final: Medeniyet Denilen Mezarlık

"Medeniyet; altındaki ölüleri bildiğin halde, o toprağın üstünde istifini bozmadan oturabilme sanatıdır."

Film boyunca sessiz kalan o enstrümanın finalde Man-soo'nun kızı tarafından çalınması, bir zafer marşı değil; insanlığın ardından yakılmış bir ağıttır. Müzik çalarken geriye bir zafer değil; sistemin tıkır tıkır çalıştığını kanıtlayan sessiz bir ceset kalır. Bedel ödenmiş, masumiyet gömülmüş ve Man-soo koltuğunu geri almıştır.


Sinetown Notu: Westlake’in kaleminden Costa-Gavras’a, oradan Park Chan-wook’a uzanan bu "balta", aslında her dönemde işçi sınıfının boynunda sallanmaya devam ediyor. Kurumsal dünyada bakışlar nadiren nötrdür; çoğu zaman biri "aday", diğeri sessizce "fazlalık" olarak etiketlenmiştir bile.

📽️ Nerede İzledim: FilmEkimi 2025⭐ Sinetown Notu: 8,5 / 10 

Yorumlar