Lost Highway Soundtrack: Endüstriyel Bir Kabus


  
  David Lynch’in filmlerinde müzik dendiğinde çoğumuzun zihni Badalamenti’nin rüya gibi cazına kayar; Twin Peaks’in yumuşak hüznü, Blue Velvet’in kadifeye bulanmış karanlığı… Fakat 1997’de Lost Highway geldiğinde Lynch, o yıllardır kurduğu nostaljik rüyayı tek hamlede paramparça etti. Sanki biri alarmı suratımıza dayamış gibi.

Bu filmle beraber Lynch, sinemasındaki kırılmayı yalnızca görsel olarak değil, ses dünyasında da ilan ediyordu.

İlk bakışta bu soundtrack “Lynch’e pek benzemez.” Ama tam da mesele bu: Lynch’in yapmak istediği şey, kendi dünyasını bozmak; bizi alıştığımız rüyadan çekip, makine gürültüsüyle dolu bir kabusun içine atmak. Ve bu kabusun orkestra şefliğini Trent Reznor’a teslim etmek, bundan daha doğru bir tercih olamazdı.

Lost Highway’in soundtrack’i filme sonradan iliştirilmiş bir “müzik albümü” değil. Filmle birlikte nefes alıyor, filmle birlikte boğuyor.

 

Fred Madison’ın parçalanan zihni, karanlık otoyolun sonsuz uğultusu, 90’ların teknolojik paranoyası… Reznor bütün bunları tek bir ritim hattı gibi birbirine örüyor.

Badalamenti’nin el yapımı sıcaklığının yerini burada metal yorgunu bir dünya var: Soğuk, mekanik, kirli, endüstriyel. Albüm Parçalanmış Bir Kabusun Katmanları Gibi

 
Şiddetin Sesi — Rammstein

“Rammstein” ve “Heirate Mich” parçaları, filmin en ham ve en acımasız damarını temsil ediyor.
Yanan kulübe sahnesindeki o ezici güç, bu endüstriyel ritmin bizzat yankısı.

Cinselliğin Tekinsizliği — Marilyn Manson

Manson’ın “I Put a Spell on You” cover’ı ve “Apple of Sodom”u, filmin karanlık erotizmini neredeyse beden bulmuş gibi hissettiriyor. Bu şarkılar Mystery Man’in nefesi gibi: görünmeyen ama her an ensende.

Paranoyanın Nabzı — Nine Inch Nails

“The Perfect Drug”, “Driver Down” ve Reznor’un albüme serpiştirdiği mekanik dokular, filmin kimlik bölünmesi temasına birebir oturuyor.
Tekrarlayan ritimler, kendini takip eden bir zihnin sese dökülmüş hali gibi.

 

Kaybolmanın Melankolisi — The Smashing Pumpkins

“Eye” albümün en kırılgan ama en karanlık noktasıdır. Hipnotik elektronik altyapı ve fısıltı vokaller, karakterlerin varoluşsal boşluğuna açılan bir yarık gibidir.

Kırık İkonlar — David Bowie & Lou Reed

Bowie’nin “I’m Deranged”i otoyolda kaybolmanın marşıdır; hem var hem yok, hem hızlı hem durağan.
Lou Reed’in “This Magic Moment” yorumu ise neredeyse bir deney: Tatlı bir şarkı nasıl olur da bir kabusun içine bu kadar sorunsuz karışır?

    Lost Highway’in soundtrack’i Lynch’in dünyasına atılmış bir not değil; bizzat o dünyanın derin çatlağı gibi.

    Lynch görüntüyle fısıldarken, Reznor sesle çığlık atıyor.
Badalamenti’nin rüyaları artık geri gelmeyecek gibi; çünkü bu filmde duyduğumuz şey rüyanın kendisi değil, rüyanın altındaki o metal sürtünmesi.

    Bu yüzden Lost Highway soundtrack’i, Lynch filmografisinin yalnızca eşlikçisi değil,
en çıplak, en dürüst, en modern özeti.




Yorumlar