Starship Troopers: Faşizm, Propaganda ve Absürdün Estetiği
Film, genç asker Johnny Rico’nun gözünden, insanlığın dev böcek benzeri uzaylılar olan Arachnid’lerle savaştığı uzak bir geleceği anlatır. Rico, lise arkadaşlarıyla birlikte Federasyon’a katılır ve asker olarak eğitim alır, çeşitli savaş görevlerine gönderilir. Film boyunca Rico’nun kişisel gelişimi, kahramanlık ve yurttaşlık kavramları, propaganda ve militarist ideolojilerle iç içe işlenir. Ancak Verhoeven, bu süreci sadece bir aksiyon hikayesi olarak sunmak yerine, abartılı karakterler, grotesk savaş sahneleri ve televizyon propaganda bültenleri aracılığıyla militarizmi ve faşizmi hicveder. İzleyici, Rico’nun yükseliş hikayesini takip ederken, aynı zamanda sistemin işleyişi ve propaganda mekanizmalarının etkisi üzerine düşünmeye zorlanır.
Paul Verhoeven’in 1997 yapımı Starship Troopers, Robert A. Heinlein’ın 1959 tarihli romanından yola çıkar. Ancak film, basit bir bilimkurgu uyarlamasından çok daha fazlasını sunar: militarizmi, faşizmi ve propagandayı sorgularken, izleyiciyle kurduğu ilişkiyi absürt ve postmodern bir dille işler.
Heinlein’ın romanı, Soğuk Savaş dönemi Amerika’sında yurttaşlık, askerî disiplin ve hiyerarşi kavramlarını yüceltir. “Yurttaşlık = askerlik hizmeti”, “Emir = ahlak” ve “Savaş = olgunluk” formülleri, dönemin ideolojik reflekslerini pekiştirir ve Amerikan yayılmacılığı için öngörülebilir bir methiye niteliği taşır.
Verhoeven’in filmi ise bu militarist ciddiyeti tersine çevirir. Gestapo'yu andıran siyah deri üniformalar giyen istihbarat subayları, coşkun kahramanlık marşları ve savaş çığırtkanı TV programları, Verhoeven için birer biçimsel araçtır. Johnny Rico gibi karakterlerin sığ motivasyonları, abartılı oyunculuklar ve böceklerin parçalandığı grotesk sahneler sayesinde seyirci önce aksiyonun cazibesine kapılır, sonra rahatsız olur ve sistemin işleyişini sorgulamaya başlar. Film, baskıcı rejimlerin ve ideolojik mekanizmaların dönemden bağımsız olarak nasıl işlediğini gösterir: biçimler değişse de yapı çoğu zaman aynıdır.
Faşizm ve Ulus Devletin Tarihsel Bağlantısı
Faşizm ile ulus devlet arasında zorunlu bir ontolojik bağ yoktur; her ulus devlet faşist olmak zorunda değildir ve her faşist hareket ulus devlet formunda doğmaz. Ancak tarihsel olarak faşist ideolojiler, ulus devletin sunduğu merkeziyet, yurttaşlık kavramı ve hiyerarşi gibi yapısal çerçeveler içinde yükselme eğilimi göstermiştir. Filmdeki “Federasyon”, bu merkeziyetçi ve militarist yapıyı temsil eder; eleştirilen şey, bu yapının içine yerleştirilmiş propaganda ve baskı mekanizmalarının işleyişidir.
Propaganda Estetiği ve Seyirci Deneyimi
Verhoeven, propaganda öğelerini ciddiyetle sunmak yerine abartılı ve grotesk bir biçimde işler. Sık sık araya giren “Would you like to know more?” (Daha fazlasını bilmek ister misiniz?) başlıklı haber bültenleri, gülümseyen çocukların askerlere silah dağıttığı veya sivil halkın böceklere karşı savaşa “kendi paylarına düşeni yapmak” için yerdeki hamamböceklerini ezdiği sahnelerle doludur. Bu absürtlük, propagandanın cazibesinin ardındaki boşluğu gözler önüne serer.
Böylece film, propaganda estetiğini kullanırken onu aynı anda eleştirir. Starship Troopers, bu yönüyle adeta absürt bir postmodern Leni Riefenstahl yorumu gibidir. Nazi Almanyası’nın görkemli propaganda filmlerinin yönetmeni olan Riefenstahl’ın kitleleri etkileyen estetiği taklit edilir, ama satirik ve ironik müdahalelerle bu estetiğin etkisi boşa çıkarılır.
Günümüz Bağlamı: Şirketler ve Algoritmalar
Bugün, tarihsel faşizmin kullandığı kontrol ve tek tipleştirme mekanizmaları artık yalnızca devletin tekelinde değildir. Şirketler ve kültürel endüstriler, bu mekanizmaları çok daha nüfuzlu bir şekilde uygular:
Moda ve estetik endüstrisi, insanların görünüşünü ve davranışlarını standartlaştırır.
Gıda ve restoran zincirleri, global tat ve yaşam tarzını dayatır.
Sosyal medya ve medya platformları, hangi söylemlerin görünür olacağını belirler.
Böylece modern propaganda hem davranış hem de söylem kontrolü üzerinden işler. Sosyal medya özgürlük sunuyormuş gibi görünse de algoritmalar ve platform politikalarıyla söylemler otoriter biçimde yönlendirilir.
“La fascisme ce n'est pas l'interdiction de dire, c'est l'obligation de dire.” (Faşizm, söylemeyi yasaklamak değil, söylemeye mecbur etmektir.)
Filmdeki açık faşizm, günümüz şirket ve medya dayatmaları karşısında görünürde “zavallı” kalıyor; ama mekanizma aynı: tek tip insan yaratmak ve davranışları standartlaştırmak. Tek fark, birinde silah ve üniforma, diğerinde moda, estetik, gıda ve sosyal medya var.
Sonuç
Verhoeven’ın ironisi o kadar keskin ve katmanlıdır ki, film ilk gösterime girdiğinde birçok eleştirmen ve izleyici tarafından yanlış anlaşılmış, faşizmi eleştirmek yerine yücelttiği sanılmıştır. Bu durum, propagandanın estetik cazibesinin ne kadar tehlikeli olduğunu ve satirik bir eleştirinin bile nasıl kolayca "yüzeyde göründüğü gibi" algılanabileceğini kanıtlar.
Nihayetinde Starship Troopers, militarizmi ve faşizmi ele almakla kalmaz; propagandanın işleyişini, baskının tarihsel ve kültürel mekanizmalarını ve seyircinin bu denklemdeki rolünü gözler önüne serer. Verhoeven’in asıl başarısı, propaganda ve militarizmin cazibesini gösterirken onları etkisizleştirmesi ve seyircinin farkındalığını tetiklemesinde yatar.
Verhoeven, izleyiciyi propaganda karşısında sadece “uyanık” olmaya değil, kendi seyir zevkinin ve estetik hazlarının da ne kadar ideolojik olabileceğini fark etmeye çağırır. Bazen faşizm, bize sadece “iyi çekilmiş bir film” gibi görünür.
Yorumlar