Ana içeriğe atla

Nouvelle Vague

 

Nouvelle Vague (2025): Godard’ın Kaotik Ruhuna Dingin Bir Saygı

Nouvelle Vague, 1960’ların Paris’inde Yeni Dalga sinemasının doğuşunu, Jean-Luc Godard’ın sinema dünyasına ve hayatına bakışını konu alıyor. Film, Serseri Aşıklar dönemini, yaratıcı sürecini ve dönemin sinema çevresindeki çalkantılarını nostaljik bir bakışla yeniden sahneliyor. Yönetmen Richard Linklater, Godard’ın özgürlükçü sinema anlayışını kendi dingin, geveze ve gündelik diyaloglara dayalı tarzıyla harmanlayarak yeni bir yorum getiriyor.

Trailer


Zoey Deutch ve Aubry Dullin’den Yeni Dalga Ruhuna Taze Bir Dokunuş

Filmde Jean Seberg’i Zoey Deutch, Jean-Paul Belmondo’yu ise Aubry Dullin canlandırıyor. İki oyuncu da orijinal karakterlerin enerjisini ve kimyasını son derece doğal bir biçimde yeniden yaratıyor.
Deutch, Seberg’in zarif ama meydan okuyan duruşunu modern bir tonda yeniden inşa ederken, Dullin de Belmondo’nun o “umursamaz ama kırılgan” karizmasını günümüz sinema estetiğine taşıyor. İkili arasındaki sahneler, Serseri Aşıklar’ın özgürlük ve aşk karışımını yeniden yaşatıyor. Film bittiğinde seyircide, eve dönüp orijinal Serseri Aşıklar’ı yeniden izleme isteği doğuruyor.

Yine de film boyunca belirgin bir “ayak frende” hali hissediliyor — Godard’ın bildiğimiz o inatçı, kural tanımaz doğası burada bir parça dizginlenmiş. Set arkasındaki kaotik enerji var ama Linklater’ın sineması bu enerjiyi sürekli yumuşatarak, kontrol altında tutuyor.


Biçimsel Yaklaşım ve Yeni Dalga Kodları

Nouvelle Vague, Yeni Dalga’nın biçimsel cesaretini birebir kopyalamak yerine onun ruhunu selamlıyor. Film, orijinal filmin ruhuna uygun olarak 1:37:1 en-boy oranında çekilmiş ve Linklater’ın bir röportajında belirttiği üzere eski lensler kullanılarak dönemin görsel estetiği yakalanmaya çalışılmış. Jump cut’lar, doğrudan kameraya bakışlar ya da ses-imge kopuklukları yerine Linklater tarzı bir ritim var: uzun diyaloglar, sakin planlar ve zamana yayılan bir anlatım. 


Godard ve Ben

Godard ve Ben (2017), Godard’ı daha yakın bir perspektifle ele alıyor. Filmde, Godard’ın provokatif ve meydan okuyan doğası vurgulanırken, onun sessiz ve kişisel yönleri de gözler önüne seriliyor. Bu, Godard’ı sadece bir ikon değil, aynı zamanda karmaşık bir insan olarak görmemizi sağlıyor. Nouvelle Vague ile karşılaştırıldığında, Linklater’ın filmi daha yumuşak ve uzlaşmacı bir Godard portresi sunuyor; oysa Godard ve Ben, Godard’ın kaotik ve başkaldıran ruhunu doğrudan izleyiciye hissettiriyor.


Faces Places ve  Godard

Agnès Varda’nın Faces Places (2017) filminde Varda ve JR, Godard’ı ziyarete gider ama Godard onları kabul etmez. Bu sahne, onun hâlâ sınırlarını çizen, mesafesini koruyan, kendi ritmine sahip bir figür olduğunu gösterir.
Nouvelle Vague’in daha pozitif ve uzlaşmacı Godard portresi, bu gerçek Godard imajıyla tezat oluşturuyor. Bu fark, filmin duygusal tonunu belirliyor: kaostan çok huzuru seçiyor.


Godard’ın Yaşamı ve Mirası

Jean-Luc Godard’ın 2022’de ötenazi yoluyla yaşamına son vermesi, onun her zaman kontrolü elinde tutan karakterinin en dramatik tezahürüydü. Kendi sineması gibi yaşamını da bir tür manifestoya dönüştürdü. Bu bağlamda, Nouvelle Vague’in Godard’ı daha uzlaşmacı ve duygusal göstermesi, hem anlamlı hem de eksik bir his bırakıyor — çünkü gerçek Godard, huzuru değil daima direnişi seçti.

Gerçek Godard Kim?

Her Godard temsili bir eksiltme içerir. Çünkü Godard, tek bir görüntüye, tek bir cümleye ya da filme sığmayacak kadar çelişkili bir figürdür.Bir yanda sinemayı sokaktan, edebiyattan, politikadan besleyen devrimci; diğer yanda ise insani ilişkilerinde mesafeli, kimi zaman acımasız bir entelektüel.

Nouvelle Vague (2025), bu karmaşanın keskin yanlarını törpülüyor; Linklater, Godard’ı bir “figür” olmaktan çıkarıp bir “huzur anısına” dönüştürüyor. Bunu da Fransız bir film ekibiyle, Amerikan rüyası estetiğine sahip bir başarı öyküsüne dönüştürerek yapıyor. Sonuç, hem kültürel hem sinematik bir çeviri: Godard’ın başkaldırısı yerine, onun mirasına duyulan sevgi ön planda.

Ama gerçek Godard, hiçbir zaman huzurlu biri olmadı — o, daima fikirle, görüntüyle ve sistemle kavga eden bir sanatçıydı. İster Godard ve Ben’deki, ister Nouvelle Vague (2025)’teki, ister Faces Places’teki Godard olsun, bunların hepsi aslında birer Godard temsili. Her biri yönetmeninin bakışında yeniden inşa edilen bir kimlik, bir yansıma, bir “imge Godard”. Belki de Godard’ın kendisi bile, en çok bu imgelerin toplamında yaşıyor artık.


Kapanış Notu

Linklater, Nouvelle Vague’de yalnızca Godard’a değil, kendi sinemasına da bakıyor aslında.
Godard’ın kamerası insanı provoke ederdi; Linklater’ın kamerası insanın içini açar, düşüncenin yanı sıra duyguyu da yakalar.
Biri sözcükleri yıkar, diğeri onlarla zamanı uzatır.
İkisi de aynı şeyi arar: sinemada bir anlık hakikat.
Bu film de o arayışın iki ucunu sessizce birbirine bağlıyor.


Ne de olsa, Godard’ın Le Livre d’image’da dediği gibi:

“Bir çağın sonunda hayatta kalan şey, sanattır.”

 


Sonuç

Nouvelle Vague (2025), sinema tarihinin en asi dehasını, Jean-Luc Godard'ı, Hollywood'un en sakin ve insancıl yönetmenlerinden Richard Linklater'ın merceğinden izleme deneyimi sunuyor. Bu alışılmadık bileşim, Godard'ın kaotik ruhuna dingin bir saygı duruşu niteliğinde olsa da, bir başkaldırının huzur anısına dönüşme riskini de beraberinde getiriyor.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

In Bruges

Giriş Martin McDonagh ’ın 2008 yapımı In Bruges filmi, kara mizah ve suç temalarını derinlemesine işleyen, görsel ve tematik olarak son derece zengin bir yapıt olarak öne çıkar. Film, iki tetikçi olan Ray ( Colin Farrell ) ve Ken’in ( Brendan Gleeson ) Londra’daki başarısız bir görev sonrasında patronları Harry ( Ralph Fiennes ) tarafından Belçika ’nın tarihi ve sakin şehri Brugge ’a gönderilmesiyle başlar. Görevleri, ortalık sakinleşene kadar şehirde turist gibi dolaşmak ve beladan uzak durmaktır. Ancak şehirde geçirdikleri süre, kişisel hesaplaşmalar ve içsel çatışmalarla dolu bir deneyime dönüşür. Trailer Ray, geçmişteki hatalarının vicdan azabıyla boğuşurken, Ken daha çok şehrin tarihi ve mimari güzelliklerine odaklanır. Brugge’un huzurlu atmosferi, karakterlerin içsel dünyalarıyla tezat oluşturur. Patronları Harry’den gelen beklenmedik bir telefonla olaylar dramatik ve duygusal bir yöne evrilir. Film, kara mizah yönüyle de dikkat çeker; özellikle Ken, Ray ve Harry kara...

Chocolat

Erkan: Yemek filmlerini, seçtiğimiz film için uygun bulduğumuz konseptteki bir mekânda konuşmaya devam ediyoruz. Sıradaki filmimiz Lasse Hallström imzalı 2000 yapımı Chocolat… Chocolat filmi için Samet ile konuştuk. Kendinden biraz bahsedebilir misin? Samet: Bir senesi mutfak, iki buçuk yılı satış olmak üzere lüks bir çikolata kafe zincirinde toplam üç buçuk yıl kadar çalıştım. Geçtiğimiz mayıs ayında çikolata üzerine uzmanlaşmak için istifa ettim. Önümüzdeki dönemde çikolata eğitimleri alacağım. Şimdilerde sipariş üzerine çikolata yapıyorum ve çevremdeki küçük ölçekli kafelerin çikolata menülerine yiyecek - içecek konusunda danışmanlık veriyorum. Erkan:  Filme geçmeden önce biraz mekândan bahsetmekte fayda var sanırım. Maia Chocolates 2015 yılında kurulmuş, el yapımı çikolatalar üreten, Çengelköy ve Koşuyolu olmak üzere iki şubesi bulunan bir yer.  Filmdeki çikolatacıyla aynı ismi taşıyor. Çikolata konusunda bol çeşit sunuyorlar ve tasarım, sunum konusunda oldukça z...

Sinners

  Kültürel Hegemonya:  Sinners                                           ·          Sinners*, ikiz kardeşler Elijah ve Elias’ın hikâyesini anlatıyor. Tanıdık bir zeminde yeni bir başlangıç yapmak isteyen ikili, Chicago ’nun yeraltı dünyasındaki eski hayatlarını geride bırakıp memleketleri Clarksdale, Mississippi ’ye dönerek bir bar açarlar. Bu süreçte, merkezinde Sammie ’nin olduğu, blues müziği ve vampir efsaneleri ile dolu bir hikâye ortaya çıkar. Ryan Coogler ’ın 2025 yapımı Sinners , yalnızca türler arası bir postmodern oyun değil; aynı zamanda tarihsel-politik bir eleştiri aracı. Southern Gothic atmosferi, vampir mitosu , blues’un büyüsü ve dönemsel dramayı harmanlayan film, hem tür sinemasına göz kırpıyor hem de derin bir toplumsal okuma alanı açıyor. Blues ve Kimlik Filmin kalbinde Sammie var. Eski bir blues şa...