The Martian astronot Mark'ın Mars'ta bir başına kalmasıyla birlikte Robinson Cruose gibi hayatta kalma becereleri üzerine başarılı bir bilim kurgu. Houston-astronot konuşmaları benzeri bir dizi eski tüfek bilim kurgu klişesi Ridley Scott'un başarılı 3D yönetimiyle birlikte iyi bir eğlenceliğe dönüştüğü ise şüphesiz. Fakat Defoe'nin Robinson Cruose ile sömürgecilik üzerine İspanyol-Portekiz-Çin karşıtı fakat İngiltere güzellemesi fikirleri gibi Andy Weir ve Ridley Scott'un The Martian'ı da bizlere NASA güzellemesi sunuyor ...
Şehrin üzerine kara bir bulut çökmüştü. Herkesin, bencilce yetişmesi gereken bir yerler vardı. Ve yüzlerinde de aynı soğuk, silik ifade… Yeni bir günün başlangıcının sevinci ve umutları, geçen günün batımıyla birlikte yok olmuştu sanki. Otobüs durakları umutsuzca bekleyişlerin yeri olurken, otobüsler bu umutsuz bekleyişlerin, umutsuz cevapları olmuştu. Reklâm panolarında anlamsızca sırıtan insan siluetleri insanları daha da mutsuz ediyordu. Megafonlardan yükselen sesler, önceden programlanmış bir günün özetini geçiyordu. İmkânların ortasında bir imkânsızlık yaşanıyordu. Burada güneş yalnızca batıyordu…
Yorumlar