Ana içeriğe atla

The Walking Dead


Üçüncü sezon on birinci bölümde senaryo yazarları ve yönetmenlik yapmak isteyenlere ders niteliğinde olabilecek  Hershel ile Merle'ü karşı karşıya getiren bu sahne oldukça keyifli bir şekilde yaratılmış bir mizansenle izleyiciye sunuluyor. 

Önce her ikisi de Rick'in tarafından kesilmiş  Hershel, Merle'un kesik kol ve bacakları aynı kadraj da görüntüleniyor. Yanlış anlaşılma olmasın Merle'ün kesilen kolu Rick'in O'nu kelepçeli bir şekilde terk etmesinden dolayı Merle kendisi elini kesmek zorunda kalmıştı(Rick sebep olmuştu). Hershel ise zombiler tarafından ısırılınca Rick bacağını kesmek zorunda kalmıştı. Grubun güvenilmez adamı Merle'e güvenebilmek ve  kazanabilmek adına bir konuşma için gelen Hershel elindeki incilden alıntı yapar ve cümlesi tamamlanmadan Merle sözünü keser ve alıntıyı kendisi tamamlar. Böylesi bir girizgaha ihtiyaç olmadığını ve kendisine grubun zorunlu olarak ihtiyacı olduğunu belirten bir konuşma yapar. Valinin ne kadar acımasız olduğundan bahseder ve grubun zorunlu olarak kendisine ihtiyacı olduğunu yarı tehdit vari bir şekilde ima eder. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

East Hastings

Şehrin üzerine kara bir bulut çökmüştü. Herkesin, bencilce yetişmesi gereken bir yerler vardı. Ve yüzlerinde de aynı soğuk, silik ifade… Yeni bir günün başlangıcının sevinci ve umutları, geçen günün batımıyla birlikte yok olmuştu sanki. Otobüs durakları umutsuzca bekleyişlerin yeri olurken, otobüsler bu umutsuz bekleyişlerin, umutsuz cevapları olmuştu. Reklâm panolarında anlamsızca sırıtan insan siluetleri insanları daha da mutsuz ediyordu. Megafonlardan yükselen sesler, önceden programlanmış bir günün özetini geçiyordu. İmkânların ortasında bir imkânsızlık yaşanıyordu. Burada güneş yalnızca batıyordu…

Blade Runner - 2049

Blade Runner 2049 orjinal filmin cyberpunk atmosferini post apokaliptik bir setle geliştirerek insanoğlunun yine tanrı, kimlik ve hafıza gibi sorularının peşinden koşturmuş. Denis Villeneuve temalarıyla ten uyumu yakalayan Blade Runner 2049 aynı zamanda monoton bulduğum Villeneuve'ün sinema diline ise dinamizm kazandırmış.

Ghost in the Shell

Son yıllarda sinema salonlarında siber punk hayranlarını heyecanlandıran bir hayalet dolanıyor. Blade Runner ve Ghost in The Shell gibi filmlerin yeniden çekiliyor olması büyük büyük bir heyecan dalgası yaratırken bir taraftanda sevenleri tarafından endişeli bir bekleyiş başlatmıştı. Konu bir bilim kurgu başyapıtı olunca bu endişelerin haklılık payını görmezden gelmek saçma olur. Keza Mamoru Oshii 1995 tarihli orjinal ismiyle Kôkaku Kidôtai ile ortaya bir başyapıt koymasını n yanı sıra peşi sıra sinema tarihini derinden sarsacak; The Matrix, Dark City gibi başyapıtlarında doğuşuna vesile olmuştu. Böylesi neredeyse kusursuz bir üründen yine kusursuz bir şey ortaya çıkarmak oldukça ağır bir yük. Bu ağır yükün altına ise Rupert Sanders girmiş. (Denis Villeneuve'un de Blade Runner için işi çok zor.) Orjinal animenin en önemli özelliği siber dünya, kimlik, ve cyborg'ların varoluşlarını anlamlandırma çabası üzerine oldukça yoğun ve takip edilmesi güç diyaloglardan oluşmas