Ana içeriğe atla

Django Unchained - Zincirsiz


Quentin Tarantino Güney Koreli bir yönetmen olsaydı ve ismi de Kore alfabesindeki karşılığını bulsaydı eğer şaşaalı Güney Kore intikam öyküleri arasında kendisine ya oldukça zor yer bulurdu, ya da bu filmlerin arasında son sıralarda yerini alırdı. Kuşkusuz Tarantino filmlerindeki intikam öykülerini ciddiye alıp izlemek saçma olacaktır. Aynı zamanda G.Kore intikam öykülerinin hayatın içinden kopan o ciddi atmosferini Tarantino filmlerinde solumaya çalışmakta saçma olacaktır. Sonuçta; Tarantino filmleri kendi evrenini gerçeklik üzerine değil, filmler üzerine kurar. Fakat “Soysuzlar Çetesiyle” birlikte başlayan ve “Zincirsiz” ile devam eden tarihsel bir düzlemden çıkan intikam öyküleri, ister istemez elimizdeki pop-cornu bırakarak ayrı bir ciddiyetle filme yaklaşmamıza neden oluyor. 

Amerikan İç Savaşı’ndan 2 sene öncesinde, Django’nun ödül avcısı Dr. King Schultz ile eski efendisini ölü ya da diri ele geçirmek için anlaşmaya varmasıyla başlıyor. Görevi tamamlayıp yeni avlarını peşine düşen ikili daha sonra Django’nun kaybettiği eşi Broomhilda’yı bulmak ve kurtarmak için “Candyland” çiftliğine doğru yol alırlar.
Tarantino, Soysuzlar Çetesi’nde Naziler ile giriştiği hesaplaşmanın bir benzerini Zincirsiz ile ırkçı köle tacirleri üzerinden gerçekleştiriyor. Fakat film Soysuzlar Çetesi kadar eğlenceli bir film değil, ne de alışık olduğumuz o ciddiyetsiz hava filme hâkim. Film tabi ki bildiğimiz Tarantinovari karakterleri içerisinde barındırıyor, oldukça kirli bir eğlence vaat ediyor, müzikleri içinizi kıpır kıpır ediyor. Fakat bunların üzerine Tarantino bizleri filmi ciddiye almaya da davet ediyor. Zaten filmin temel sıkıntıları bu noktada başlamış oluyor. Film üzerine dönen “ırkçı” polemiği filmin bu ciddiyet durumundan kaynaklanıyor. Filmin “ırkçılık” gibi hassas bir konuya değiniyor olması belki de Tarantino’nun konuya oldukça hassas bir şekilde yaklaşmasını ve ciddiye alınma telaşına düşürmüş. Keza ırkçılık üzerine bir şeyler söylemeye çalışırken ırkçılık kokan metinler ister istemez yayıyor. İlk bakışta ırkçılık üzerine intikam öyküsü çekmek zaten riskli bir hamle olarak gözüküyor. Ezilen Halkların mücadelesini bir intikam meselesiymiş gibi göstermek başlı başına sorunlu bir bakış açısı. Aynı zamanda Dr. King Schultz karakterinin bir mentor olarak özgürlük mücadelesini bahşeden bir karakter gibi olması yine Ezilen Halkların mücadelesini bir ihtiyaçtan (ezilme) doğmanın ötesinde vicdan sahibi ezen insanların bir lütfuymuş gibi gösteriyor.

Başta da belirttiğim gibi Tarantino filmleri gerçekliğini yine filmler üzerine kurar. Ve filmlerinin ciddiyeti yarattığı karakter ve filmler üzerine kurulu kendi evreni içerisinde erir gider. Bu yüzden Tarantino’yu ırkçılıkla suçlamak, filmlerini Güney Kore intikam öyküleriyle kıyaslamak kadar saçma olacaktır. Fakat diğer filmlerine oranla kendisini ciddiye almamız konusunda Zincirsiz ile üzerimizde kurduğu baskı ister istemez senaryosunu kaleme alırken kendi üzerinde de hissettiği türden gibi gözüküyor. Bu da filmlerinde pek görmediğimiz ana akım film numaralarına Tarantino’nun en çok yaklaştığı film olmasına sebebiyet veriyor. Bu yüzden Tarantino’yu ırkçılıkla suçlamadan önce, Ana Akım’a bu kadar yaklaşmasının ister istemez ırkçılık yayacak türden kokular yaymasına neden olduğunu düşündürüyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

In Bruges

Giriş Martin McDonagh ’ın 2008 yapımı In Bruges filmi, kara mizah ve suç temalarını derinlemesine işleyen, görsel ve tematik olarak son derece zengin bir yapıt olarak öne çıkar. Film, iki tetikçi olan Ray ( Colin Farrell ) ve Ken’in ( Brendan Gleeson ) Londra’daki başarısız bir görev sonrasında patronları Harry ( Ralph Fiennes ) tarafından Belçika ’nın tarihi ve sakin şehri Brugge ’a gönderilmesiyle başlar. Görevleri, ortalık sakinleşene kadar şehirde turist gibi dolaşmak ve beladan uzak durmaktır. Ancak şehirde geçirdikleri süre, kişisel hesaplaşmalar ve içsel çatışmalarla dolu bir deneyime dönüşür. Trailer Ray, geçmişteki hatalarının vicdan azabıyla boğuşurken, Ken daha çok şehrin tarihi ve mimari güzelliklerine odaklanır. Brugge’un huzurlu atmosferi, karakterlerin içsel dünyalarıyla tezat oluşturur. Patronları Harry’den gelen beklenmedik bir telefonla olaylar dramatik ve duygusal bir yöne evrilir. Film, kara mizah yönüyle de dikkat çeker; özellikle Ken, Ray ve Harry kara...

Chocolat

Erkan: Yemek filmlerini, seçtiğimiz film için uygun bulduğumuz konseptteki bir mekânda konuşmaya devam ediyoruz. Sıradaki filmimiz Lasse Hallström imzalı 2000 yapımı Chocolat… Chocolat filmi için Samet ile konuştuk. Kendinden biraz bahsedebilir misin? Samet: Bir senesi mutfak, iki buçuk yılı satış olmak üzere lüks bir çikolata kafe zincirinde toplam üç buçuk yıl kadar çalıştım. Geçtiğimiz mayıs ayında çikolata üzerine uzmanlaşmak için istifa ettim. Önümüzdeki dönemde çikolata eğitimleri alacağım. Şimdilerde sipariş üzerine çikolata yapıyorum ve çevremdeki küçük ölçekli kafelerin çikolata menülerine yiyecek - içecek konusunda danışmanlık veriyorum. Erkan:  Filme geçmeden önce biraz mekândan bahsetmekte fayda var sanırım. Maia Chocolates 2015 yılında kurulmuş, el yapımı çikolatalar üreten, Çengelköy ve Koşuyolu olmak üzere iki şubesi bulunan bir yer.  Filmdeki çikolatacıyla aynı ismi taşıyor. Çikolata konusunda bol çeşit sunuyorlar ve tasarım, sunum konusunda oldukça z...

Sinners

  Kültürel Hegemonya:  Sinners                                           ·          Sinners*, ikiz kardeşler Elijah ve Elias’ın hikâyesini anlatıyor. Tanıdık bir zeminde yeni bir başlangıç yapmak isteyen ikili, Chicago ’nun yeraltı dünyasındaki eski hayatlarını geride bırakıp memleketleri Clarksdale, Mississippi ’ye dönerek bir bar açarlar. Bu süreçte, merkezinde Sammie ’nin olduğu, blues müziği ve vampir efsaneleri ile dolu bir hikâye ortaya çıkar. Ryan Coogler ’ın 2025 yapımı Sinners , yalnızca türler arası bir postmodern oyun değil; aynı zamanda tarihsel-politik bir eleştiri aracı. Southern Gothic atmosferi, vampir mitosu , blues’un büyüsü ve dönemsel dramayı harmanlayan film, hem tür sinemasına göz kırpıyor hem de derin bir toplumsal okuma alanı açıyor. Blues ve Kimlik Filmin kalbinde Sammie var. Eski bir blues şa...