Ana içeriğe atla

The Cabin in The Woods




Christopher Nolan 2010 yılında çektiği Inception ile kendi sinemasının bir alegorisini yapmış ve kendi "film yapım sürecini" yine bir film içerisinde izleyicisine aktarmıştı. TV serisi Buffy'den ve Cloverfield'den tanıdığımız Drew Goddard y
ine Buffy'den takım arkadaşı Joss Whedon ile birlikte senaryosunu yazarak yönetmen koltuğuna da kendisinin geçtiği " The Cabin in the Woods " ile Inception'a benzer bir yol çiziyor. Kabin filmlerini bilirsiniz; Tipik seksi bir sarışın, sporcu, aptal, akademisyen ve bir bakireden oluşan ekibin hafta sonu tatili için gittikleri mecralarda katledilirler. Bu noktada sanırım Wes Craven'in de ismini anmakta fayda var çünkü yönetmen Drew Goddard, Wes Craven kadar türler arasında iyi oynuyor ve klişeleri oldukça doğru zamanlarda ve doğru şekillerde hem kullanıyor hem de ters yüz edebiliyor. Filme tekrar dönecek olursak;

Nolan'ın Inception'da yaptığı gibi tuzaklarla dolu sinema dili biraz espri dozajı yüksek şekilde bu filmde de mevcut. Inception'un karakterlerinin her katmanda işin içinden çıkılmaz bir hale düştükleri gibi; The Cabin in the Woods karakterleri de ölümün ucundan her döndüklerinde farklı bir katmana bulaşıyorlar. Inception'da karşılaşılan gerçeklik problemi ise The Cabin in the Woods karakterleri için klişe ölümlerinin gerekliliği, zorunluluğu ve bunun gerçekleşmemesi durumunda ise neler olabileceği konusunda yüzleşmelerine neden oluyor. 

Drew Goddard - Joss Whedon'dan beklenilecek düzeyde popüler kültür referanslarının bol olduğu bir metin yazmışlar. Türü bir taraftan ti ye alıp bir taraftan da ciddi katkılar sağlıyorlar. Filmin son zamanlarda yapılmış en önemli ve en başarılı korku filmlerinden bir tanesi olduğu ise su götürmez bir gerçek.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

In Bruges

Giriş Martin McDonagh ’ın 2008 yapımı In Bruges filmi, kara mizah ve suç temalarını derinlemesine işleyen, görsel ve tematik olarak son derece zengin bir yapıt olarak öne çıkar. Film, iki tetikçi olan Ray ( Colin Farrell ) ve Ken’in ( Brendan Gleeson ) Londra’daki başarısız bir görev sonrasında patronları Harry ( Ralph Fiennes ) tarafından Belçika ’nın tarihi ve sakin şehri Brugge ’a gönderilmesiyle başlar. Görevleri, ortalık sakinleşene kadar şehirde turist gibi dolaşmak ve beladan uzak durmaktır. Ancak şehirde geçirdikleri süre, kişisel hesaplaşmalar ve içsel çatışmalarla dolu bir deneyime dönüşür. Trailer Ray, geçmişteki hatalarının vicdan azabıyla boğuşurken, Ken daha çok şehrin tarihi ve mimari güzelliklerine odaklanır. Brugge’un huzurlu atmosferi, karakterlerin içsel dünyalarıyla tezat oluşturur. Patronları Harry’den gelen beklenmedik bir telefonla olaylar dramatik ve duygusal bir yöne evrilir. Film, kara mizah yönüyle de dikkat çeker; özellikle Ken, Ray ve Harry kara...

Sinners

  Kültürel Hegemonya:  Sinners                                           ·          Sinners*, ikiz kardeşler Elijah ve Elias’ın hikâyesini anlatıyor. Tanıdık bir zeminde yeni bir başlangıç yapmak isteyen ikili, Chicago ’nun yeraltı dünyasındaki eski hayatlarını geride bırakıp memleketleri Clarksdale, Mississippi ’ye dönerek bir bar açarlar. Bu süreçte, merkezinde Sammie ’nin olduğu, blues müziği ve vampir efsaneleri ile dolu bir hikâye ortaya çıkar. Ryan Coogler ’ın 2025 yapımı Sinners , yalnızca türler arası bir postmodern oyun değil; aynı zamanda tarihsel-politik bir eleştiri aracı. Southern Gothic atmosferi, vampir mitosu , blues’un büyüsü ve dönemsel dramayı harmanlayan film, hem tür sinemasına göz kırpıyor hem de derin bir toplumsal okuma alanı açıyor. Blues ve Kimlik Filmin kalbinde Sammie var. Eski bir blues şa...

Le Otto Montagne - The Eight Mountains - 2022

The Eight Mountains: Doğanın Mabedi, Babalığın Ağıdı Giriş: Filmin Konusu The Eight Mountains , iki çocukluk arkadaşı Pietro ve Bruno’nun hikâyesini anlatıyor. Pietro şehirde büyüyen, modern yaşamın içinde kaybolmuş bir gençtir; Bruno ise dağlarla çevrili bir köyde, doğayla bütünleşmiş bir hayat sürmektedir. Film, onların yıllar süren dostluğunu, babalarıyla olan karmaşık ilişkilerini ve doğayla kurdukları bağı izler. Zamanla bu dostluk, eksik baba figürleri ve doğayla mücadele üzerinden modern insanın varoluşsal sınavına dönüşür. Doğa: Nostalji mi, Mücadele mi? Film, doğayı iki farklı biçimde konumlandırır. Pietro için doğa bir nostalji alanıdır : şehirde yaşayan, içsel boşluğunu doldurmaya çalışan modern bireyin özlem mekânı. Dağ, onun için geçmişin saf anılarına açılan bir kapıdır. Bruno içinse doğa bir mücadele alanıdır . O, doğanın içinde yaşar, onun kurallarına göre hayatta kalır. Pietro doğayı izler; Bruno yaşar. Bu fark, modern insanın doğayla kurduğu mesa...