Ana içeriğe atla

My Week With Marilyn


Ana akım biyografik filmlerin sıralamasını yapıp üzerlerine biraz düşünsek hepsinin birbiriyle sıkı bir akrabalık bağı ile bağlı olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Şov dünyasının ışıkları arkasında kalan kısımları aydınlattığı ve ünlünün hayatına dair izleyicinin merak ettiği ayrıntıları ifşa ettiğine dair belli bir konseptle sunulan bu yapımlar da çoğu zaman da film başarısından öte oyuncunun performansıyla göz dolduran yapımlar olarak hatırlanır. Mesela Joaquin Phoenix, Johnny Cash performansıyla; Jamie Foxx; Ray Charles performansıyla ya da,Val Kilmer'da; Jim Morrison performansıyla hatırlanır. Marilyn ile bir hafta'ya geldiğimizde ise bu formülasyonun çokta dışına çıkabildiğini ne yazık ki söyleyemiyorum. Laurence Oliver'in yönettiği " Prens ve şov kızı'nın" çekim sürecini ve filmin yapım aşamasında yaşananları sinema endüstrisine yeni adım atmış Colin'in gözünden seyircisine aktarıyor. (Marilyn'i sektörden kimse anlayamazken sektöre yeni adım atmış birinin O'nu anlıyor olması bu noktada oldukça önemli.) Fakat film starlık sistemine dair tespitler yapmak ya da Marilyn'in bunalımlı süreçlerine odaklanmak yerine Michelle Williams'ın bedenine hapsettiği "Marilyn Monroe" tekrar resmediliyor. Marilyn'in filmde göz kırpan yalnızlığı ister istemez Sofia Coppola'nın herhangi gerçek bir ünlü'den beslenerek oluşturmadığı Somewhere'ini hatırlatıyor. Ve filmin kamera arkasına keşke Coppola geçseydi dedirtiyor ...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Chocolat

Erkan: Yemek filmlerini, seçtiğimiz film için uygun bulduğumuz konseptteki bir mekânda konuşmaya devam ediyoruz. Sıradaki filmimiz Lasse Hallström imzalı 2000 yapımı Chocolat… Chocolat filmi için Samet ile konuştuk. Kendinden biraz bahsedebilir misin? Samet: Bir senesi mutfak, iki buçuk yılı satış olmak üzere lüks bir çikolata kafe zincirinde toplam üç buçuk yıl kadar çalıştım. Geçtiğimiz mayıs ayında çikolata üzerine uzmanlaşmak için istifa ettim. Önümüzdeki dönemde çikolata eğitimleri alacağım. Şimdilerde sipariş üzerine çikolata yapıyorum ve çevremdeki küçük ölçekli kafelerin çikolata menülerine yiyecek - içecek konusunda danışmanlık veriyorum. Erkan:  Filme geçmeden önce biraz mekândan bahsetmekte fayda var sanırım. Maia Chocolates 2015 yılında kurulmuş, el yapımı çikolatalar üreten, Çengelköy ve Koşuyolu olmak üzere iki şubesi bulunan bir yer.  Filmdeki çikolatacıyla aynı ismi taşıyor. Çikolata konusunda bol çeşit sunuyorlar ve tasarım, sunum konusunda oldukça z...

Sus-mak

Mimikler tükenmiş... Kelimeler, harflere ihtiyaç duyan kelimeler ... "ünlüler" düşürmüş yüzlerini, ünsüzlere ses vermek istemez artık, "ünsüzler" kimlik bunalımında... Eller dikmiş önce göz kapaklarından gözleri; sonra birbirine bağlamış gögüste kendini sımsıkı, bir daha açılmamak üzere... Herkes bana aynı şeyi soruyor bu sıralar, ağız birliği etmişçesine... - Neden konuşmuyorsun? Ben ise; su bile içmiyorum artık, kapatıyorum ağzımı. Kurumaktan dolayı yapışıyor, mühürlüyorum dudakları. Birbirinin üzerine uzanmış iki sevgili gibi... Ve içime doğru haykırıyorum... - Susmamak için...

Star Wars - The Last Jedi

Star Wars - The Last Jedi ana hikaye (ilk iki üçleme) açısından düşündüğümüzde sorunları devam eden bir film. Bitmiş bir seriyi daha düşük kalibreli bi' hikayeyle sürdürmeye çalışması seriyi fazlasıyla yavan kılıyor. Yeni üçleme açısından olaya bakar isek; The Force Awakens'in dağınık görüntüsü yeni filmle toparlanmış gibi gözüküyor. Bunda yönetmen Rian Johnson'un etkisi büyük. Looper gibi karakter sahibi bir bilim kurgu ile aklımızda yer eden Johnson daha filmin başında Kylo Ren'in maskesini parçalayarak Kylo Ren'i Darth Vader gölgesinden, filmi ise orjinal serinin gölgesinden bir nebze olsun kurtararak kendi karakterlerini geliştirme yoluna gidiyor. Filme kattığı en büyük artı orjinal serinin keskin iyi kötü ayrımının The Last Jedi ile iç içe geçmiş ve flu bir görüntüde olması.  Rian Johnson beklentileri bu denli karşılamışken Star Wars: Episode IX'un tekrar J.J Abrams'a teslim edilecek olması ise fazlasıyla üzücü...