Ana içeriğe atla

The Tree of Life


Krzysztof Kieslowski ölmemiş olsa, bu filmide Terrence Malick'in çekmiş olduğunu bilmeden izlesem bunun bir Kieslowski filmi olduğunu düşünebilirdim ya da Tarkovski ölmemiş olsa böylesine bir sinematografinin sadece Tarkovski tarafından yaratılacağına dair kalıbımı basabilirdim. 2012 yılında öngürlen kıyamet alemetlerindenmidir bilinmez "Melancholia" ile birlikte "bireysel kıyametlerin" mükemmel görsellikteki senfonileri oldular. İki filmi birbirinden ayıran en büyük farkı ise Trier'in kışkırtıcı, seyircisini sürekli taciz eden tarzı oluşturuyor. Tree of Life bir uzlaşma ortaya sunarken, Melancholia ise uzlaşma da dahil herşeyi yerle bir ediyor. The Tree of Life ana hikayesini 50'lerin Amerika'sındaki geleneksel bir ailenin kendi tarihlerini büyük oğul Jack'in gözünden anlatılmasına dayanıyor. Fazlasıyla otoriter baba ve O'nun tam zıttı olarak fazlasıyla naif bir anne ikilemi üzerine kurulu. Film, bu geleneksel, muhafazakar aileden beslenirken evrenin oluşumundan şimdiki haline kadar olan sürece de hızlıca bir bakış atmaya çalışıyor. Evrenin oluşumuna dair Darwinist bir bakış açısı sergileyen yönetmen, aile içi sahnelerde ise sürekli lütuf'a vurgu yaparak "zaman zaman" dindar bir görüntü çiziyor. Zaten büyük oğulun büyüme safhasında yaşadığı ikilemlerin çoğunu bu minvalde görüyoruz. Filmi, açılışında da açık bir şekilde vurguladığı "Doğanın Yolu - Lütfun Yolu" çizgisine taşıyan yönetmen bu iki yolu uzlaştırmayı deniyor ve filmin finalini de bu şekilde yapıyor. Seküler dünyamızda yeri olmayan ve öldürülen Tanrı'ya adeta "var olması" için senfonik bir görsellikle yalvarıyor. Adeta seküler dünya ile Tanrı arasında bir antlaşma yapmaya çalışıyor ...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

In Bruges

Giriş Martin McDonagh ’ın 2008 yapımı In Bruges filmi, kara mizah ve suç temalarını derinlemesine işleyen, görsel ve tematik olarak son derece zengin bir yapıt olarak öne çıkar. Film, iki tetikçi olan Ray ( Colin Farrell ) ve Ken’in ( Brendan Gleeson ) Londra’daki başarısız bir görev sonrasında patronları Harry ( Ralph Fiennes ) tarafından Belçika ’nın tarihi ve sakin şehri Brugge ’a gönderilmesiyle başlar. Görevleri, ortalık sakinleşene kadar şehirde turist gibi dolaşmak ve beladan uzak durmaktır. Ancak şehirde geçirdikleri süre, kişisel hesaplaşmalar ve içsel çatışmalarla dolu bir deneyime dönüşür. Trailer Ray, geçmişteki hatalarının vicdan azabıyla boğuşurken, Ken daha çok şehrin tarihi ve mimari güzelliklerine odaklanır. Brugge’un huzurlu atmosferi, karakterlerin içsel dünyalarıyla tezat oluşturur. Patronları Harry’den gelen beklenmedik bir telefonla olaylar dramatik ve duygusal bir yöne evrilir. Film, kara mizah yönüyle de dikkat çeker; özellikle Ken, Ray ve Harry kara...

Chocolat

Erkan: Yemek filmlerini, seçtiğimiz film için uygun bulduğumuz konseptteki bir mekânda konuşmaya devam ediyoruz. Sıradaki filmimiz Lasse Hallström imzalı 2000 yapımı Chocolat… Chocolat filmi için Samet ile konuştuk. Kendinden biraz bahsedebilir misin? Samet: Bir senesi mutfak, iki buçuk yılı satış olmak üzere lüks bir çikolata kafe zincirinde toplam üç buçuk yıl kadar çalıştım. Geçtiğimiz mayıs ayında çikolata üzerine uzmanlaşmak için istifa ettim. Önümüzdeki dönemde çikolata eğitimleri alacağım. Şimdilerde sipariş üzerine çikolata yapıyorum ve çevremdeki küçük ölçekli kafelerin çikolata menülerine yiyecek - içecek konusunda danışmanlık veriyorum. Erkan:  Filme geçmeden önce biraz mekândan bahsetmekte fayda var sanırım. Maia Chocolates 2015 yılında kurulmuş, el yapımı çikolatalar üreten, Çengelköy ve Koşuyolu olmak üzere iki şubesi bulunan bir yer.  Filmdeki çikolatacıyla aynı ismi taşıyor. Çikolata konusunda bol çeşit sunuyorlar ve tasarım, sunum konusunda oldukça z...

Sinners

  Kültürel Hegemonya:  Sinners                                           ·          Sinners*, ikiz kardeşler Elijah ve Elias’ın hikâyesini anlatıyor. Tanıdık bir zeminde yeni bir başlangıç yapmak isteyen ikili, Chicago ’nun yeraltı dünyasındaki eski hayatlarını geride bırakıp memleketleri Clarksdale, Mississippi ’ye dönerek bir bar açarlar. Bu süreçte, merkezinde Sammie ’nin olduğu, blues müziği ve vampir efsaneleri ile dolu bir hikâye ortaya çıkar. Ryan Coogler ’ın 2025 yapımı Sinners , yalnızca türler arası bir postmodern oyun değil; aynı zamanda tarihsel-politik bir eleştiri aracı. Southern Gothic atmosferi, vampir mitosu , blues’un büyüsü ve dönemsel dramayı harmanlayan film, hem tür sinemasına göz kırpıyor hem de derin bir toplumsal okuma alanı açıyor. Blues ve Kimlik Filmin kalbinde Sammie var. Eski bir blues şa...