Bryan Singer'in serinin ilk iki filmiyle politik ve aksiyonu bol yapimlara imza atmisti. Yonetmenin seriyi birakmasiyla birlikte serinin ucuncu filmi ve Wolverine filmi Singer'in yapimlari karsisinda oldukca zayif halkalar olarak yerlerini almisti. Serinin cizilen karizmasini yeni bir filmle toparlama gorevi ise "Stardust" ve "Kick Ass" 'den tanidigimiz "Matthew Vaughn" 'a dusmus.X-Men First Class birinci filmin acildigi donemden baslayarak bildigimiz X-Men ekibinin nasil toplandigini, kader ortakligi yapan Magneto ve Xavier'in nasil yollarinin ayrildigini anlatan bir yapim olmus. Sirtini tarihsel bir gerceklige dayayan Amerika, Rusya Kuba arasindaki fuze krizinin yasandigi bir donemde gecen film bu yonuyle akillara Watchmen'i getiriyor. Zaten eskimis bir politik metin olan(soguk savas) bu secim daha once Watchmen'de kullanilmis bir tema olmasi nedeniyle filmin hanesine yazilacak eksi bir puan olacakken, aksiyonu ve ozellikle James McAvoy, Michael Fassbender oyunculuklariyla gormezden gelinecek bir faktor oluyor.
Şehrin üzerine kara bir bulut çökmüştü. Herkesin, bencilce yetişmesi gereken bir yerler vardı. Ve yüzlerinde de aynı soğuk, silik ifade… Yeni bir günün başlangıcının sevinci ve umutları, geçen günün batımıyla birlikte yok olmuştu sanki. Otobüs durakları umutsuzca bekleyişlerin yeri olurken, otobüsler bu umutsuz bekleyişlerin, umutsuz cevapları olmuştu. Reklâm panolarında anlamsızca sırıtan insan siluetleri insanları daha da mutsuz ediyordu. Megafonlardan yükselen sesler, önceden programlanmış bir günün özetini geçiyordu. İmkânların ortasında bir imkânsızlık yaşanıyordu. Burada güneş yalnızca batıyordu…
Yorumlar