Ana içeriğe atla

Predators


Sinema tarihindeki en acimasiz uzaylilari secsek Alienla birlikte ilk iki sirayi alir Predator. Alien icerdigi alt metinlerle ve daha kaliteli yapimlarla Predatorlarin birkac adim onunde her zaman. Fakat son yillarda yapimcilarin bu iki uzayliyi birlestiren (Alien VS Predator) yapimlari her ikisinin de karizmalarinin cizilmesine neden oldu. Bu yeni Predator ise ilk filmin (1987) birazcik modifiye edilmis hali, bu sefer macera dunya yerine "Lost" vari bir gezegende geciyor ki filmdeki tek Lost referansi bu da degil. Gezegene dusen karakterlerin her biri de tipki Lost'taki gibi belli "gecmisleri" (Film bu kisimda fazla yogunlasmiyor, sadece diyaloglardan gecimislerini ogreniyoruz.) olan karakterler. Tabi bu haliyle de gezegen yine Lost'taki gibi celiskili karakterlerin toplandigi bir Araf modeli olarak sunuluyor...Kisaca AVP (Alien vs Predator) ile Predatorlarin cizilen karizmasini bir nebze olsun toplayabilmis film. Fakat Predatorlari tekrar tekrar beyazperdeye diriltmenin de bir anlami olmadiginda ispati diyebiliriz film icin. Hazir Predatorler karizmalarini kurtarmisken, Predator'a oranla karizmasi cizilmekten ziyade darmadagin olan Alienlar icin iyi bir film cekilir umarim...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

East Hastings

Şehrin üzerine kara bir bulut çökmüştü. Herkesin, bencilce yetişmesi gereken bir yerler vardı. Ve yüzlerinde de aynı soğuk, silik ifade… Yeni bir günün başlangıcının sevinci ve umutları, geçen günün batımıyla birlikte yok olmuştu sanki. Otobüs durakları umutsuzca bekleyişlerin yeri olurken, otobüsler bu umutsuz bekleyişlerin, umutsuz cevapları olmuştu. Reklâm panolarında anlamsızca sırıtan insan siluetleri insanları daha da mutsuz ediyordu. Megafonlardan yükselen sesler, önceden programlanmış bir günün özetini geçiyordu. İmkânların ortasında bir imkânsızlık yaşanıyordu. Burada güneş yalnızca batıyordu…

Blade Runner - 2049

Blade Runner 2049 orjinal filmin cyberpunk atmosferini post apokaliptik bir setle geliştirerek insanoğlunun yine tanrı, kimlik ve hafıza gibi sorularının peşinden koşturmuş. Denis Villeneuve temalarıyla ten uyumu yakalayan Blade Runner 2049 aynı zamanda monoton bulduğum Villeneuve'ün sinema diline ise dinamizm kazandırmış.

Ghost in the Shell

Son yıllarda sinema salonlarında siber punk hayranlarını heyecanlandıran bir hayalet dolanıyor. Blade Runner ve Ghost in The Shell gibi filmlerin yeniden çekiliyor olması büyük büyük bir heyecan dalgası yaratırken bir taraftanda sevenleri tarafından endişeli bir bekleyiş başlatmıştı. Konu bir bilim kurgu başyapıtı olunca bu endişelerin haklılık payını görmezden gelmek saçma olur. Keza Mamoru Oshii 1995 tarihli orjinal ismiyle Kôkaku Kidôtai ile ortaya bir başyapıt koymasını n yanı sıra peşi sıra sinema tarihini derinden sarsacak; The Matrix, Dark City gibi başyapıtlarında doğuşuna vesile olmuştu. Böylesi neredeyse kusursuz bir üründen yine kusursuz bir şey ortaya çıkarmak oldukça ağır bir yük. Bu ağır yükün altına ise Rupert Sanders girmiş. (Denis Villeneuve'un de Blade Runner için işi çok zor.) Orjinal animenin en önemli özelliği siber dünya, kimlik, ve cyborg'ların varoluşlarını anlamlandırma çabası üzerine oldukça yoğun ve takip edilmesi güç diyaloglardan oluşmas