Bilim Kurgu filmleri salonlara zaten az ugradigindan bu tarz filmler kotude olsa, bu tarz filmleri seven kitle, filme gider ve belli bir haz alir... Bu yilin Bilim Kurgu filmleri Discrict 9, Moon ve son olarak Pandorum eminim yine gerektigi kadar gise yapmislardir fakat bunun yaninda bu filmler gayet iyi yapimlar olarak karsimiza cikti. Pandorum bircok filmden etkilenmis bir yapim; (Yaratik, Maymunlar Cehennemi...) Fakat bu etkilenmeler Pandorum'un ozgun bir film olmasini etkilememis. Her ne kadar yuzeysel kalsa da Pandorum denen hastaligin üzerinden dunyanin yok olmasiyla birlikte insanliga dair Tanri, Ahlak, Adalet gibi kavramlarinda artik bir anlaminin olup olmadigi sorgulaniyor. Insanliga ait bu kavramlari sorgularken, yine insanliga ait bilimin bu noktada nasibini alamamasi ise filmin yuzeyselliginin kurbani olmasina neden oluyor...
Şehrin üzerine kara bir bulut çökmüştü. Herkesin, bencilce yetişmesi gereken bir yerler vardı. Ve yüzlerinde de aynı soğuk, silik ifade… Yeni bir günün başlangıcının sevinci ve umutları, geçen günün batımıyla birlikte yok olmuştu sanki. Otobüs durakları umutsuzca bekleyişlerin yeri olurken, otobüsler bu umutsuz bekleyişlerin, umutsuz cevapları olmuştu. Reklâm panolarında anlamsızca sırıtan insan siluetleri insanları daha da mutsuz ediyordu. Megafonlardan yükselen sesler, önceden programlanmış bir günün özetini geçiyordu. İmkânların ortasında bir imkânsızlık yaşanıyordu. Burada güneş yalnızca batıyordu…
Yorumlar