Filmi izlerken yine imkansız bir aşkın öyküsü olan, Wong Kar Wai'nin "In The Mood For Love"'ını hatırlamamak imkansız. Tabi dokunamayan, konuşamayan bir aşkı anlatmakta hem yönetmen hem de oyuncular için ayrı bir zorluk; bu zorluğu aşmanın yolu; yani konuşamayan, dokunamayan(imkansız) bir aşkın anlatımı da bir yönetmen için güçlü mizansenler kurmaktan geçiyor. Fakat; bir ilk film olarak "Mahmut Fazil Coskun" ilginç bir fikirle, farklı bir filme imza atarken, zayıf mizansenleri ile ise büyük bir aşk filmine imza atamamış...
Şehrin üzerine kara bir bulut çökmüştü. Herkesin, bencilce yetişmesi gereken bir yerler vardı. Ve yüzlerinde de aynı soğuk, silik ifade… Yeni bir günün başlangıcının sevinci ve umutları, geçen günün batımıyla birlikte yok olmuştu sanki. Otobüs durakları umutsuzca bekleyişlerin yeri olurken, otobüsler bu umutsuz bekleyişlerin, umutsuz cevapları olmuştu. Reklâm panolarında anlamsızca sırıtan insan siluetleri insanları daha da mutsuz ediyordu. Megafonlardan yükselen sesler, önceden programlanmış bir günün özetini geçiyordu. İmkânların ortasında bir imkânsızlık yaşanıyordu. Burada güneş yalnızca batıyordu…
Yorumlar