Zengin toprak ağası babasının sayesinde belli bir mevki edinen ve siyasete giren Behçet'in hayatını Rum komşu kızı Elena'ya aşık olması, en yakın arkadaşının kendi yüzünden ölmesi değiştirir. Tomris Giritlioğlu'nun, Behçet'in evinde bir türlü akmayan suyla, bir türlü ölmeyen böceklerle yarattığı görsel dil Behçet'in arınması ve Babasının gölgesinden kurtulmayla koşut şekilde ilerliyor....
Şehrin üzerine kara bir bulut çökmüştü. Herkesin, bencilce yetişmesi gereken bir yerler vardı. Ve yüzlerinde de aynı soğuk, silik ifade… Yeni bir günün başlangıcının sevinci ve umutları, geçen günün batımıyla birlikte yok olmuştu sanki. Otobüs durakları umutsuzca bekleyişlerin yeri olurken, otobüsler bu umutsuz bekleyişlerin, umutsuz cevapları olmuştu. Reklâm panolarında anlamsızca sırıtan insan siluetleri insanları daha da mutsuz ediyordu. Megafonlardan yükselen sesler, önceden programlanmış bir günün özetini geçiyordu. İmkânların ortasında bir imkânsızlık yaşanıyordu. Burada güneş yalnızca batıyordu…
Yorumlar