The Wrestler

The Wrestler'in konusunu okuyunca ve Darren Aronofsky'nin ilk üç filmine kıyasla bu filmle ana akıma daha çok yaklaşacağını düşünmüştüm. Filmi izleyince de bu düşüncemi kısmen doğrular bir izlenim elde ettim. Aronofsky kendine has kurgu ve kamera tercihlerini yine kendine has dokunuşlarını barındırmış film de; fakat bu sefer daha ölçülü ve takibi daha kolay bir şekilde yapmış. Mickey Rourke ise gerçek hayatta ve kariyerinde yaşadığı sorunların bir çoğunu barındıran "Randy" karakteriyle bütünleşerek mükemmel bir performans ortaya koymuş. Hareketli geçen yıllardan sonra kalbi tekleyen Randy için güreşin artık ölümü anlamına gelmesiyle birlikte normal hayatını tekrar eline almaya çalışan Randy işlerin burada pek yolunda gitmemesiyle birlikte ringlere geri dönme yolunu seçiyor. Filmin dramatizasyona pek meyilli konusu hem Aronofsky'nin yönetimi hem de Mickey Rourke'un performansıyla engellenmiş. Randy'nin film boyunca peşini bırakmayan en yakın şekilde takip eden (hatta taciz eden) ve onu hayatın içine sokmaya ve yüzleşmeye iten kamera ise son "Koç Vuruşu" ile birlikte Randy'nin peşini bırakıyor...

Yorumlar