Sinemamız da pek rastlamadığımız roman uyarlamalarının, ve yine sinemamız da pek rastlamadığımız polisiye temanın kesiştiği yer de duruyor Turgut Yasalar'ın filmi "Sis ve Gece". Ahmet Ümit'in romanından uyarlanan filmi, kitabı okumadığım için herhangi bir kıyaslama yaparak izleyemedim. Fakat; film iyi oyuncular ve oyunculuklarını barındıran, yönetimi açısından ufak kurgu oyunları dışında sinematografik anlamda vasat, müzikleri ise rezalet bir seyirlik vaat ediyor. Bunca olumsuz şeye rağmen film gücünü romanın kurmacasından ve güçlü oyuncularından alıyor olsa gerek...
Şehrin üzerine kara bir bulut çökmüştü. Herkesin, bencilce yetişmesi gereken bir yerler vardı. Ve yüzlerinde de aynı soğuk, silik ifade… Yeni bir günün başlangıcının sevinci ve umutları, geçen günün batımıyla birlikte yok olmuştu sanki. Otobüs durakları umutsuzca bekleyişlerin yeri olurken, otobüsler bu umutsuz bekleyişlerin, umutsuz cevapları olmuştu. Reklâm panolarında anlamsızca sırıtan insan siluetleri insanları daha da mutsuz ediyordu. Megafonlardan yükselen sesler, önceden programlanmış bir günün özetini geçiyordu. İmkânların ortasında bir imkânsızlık yaşanıyordu. Burada güneş yalnızca batıyordu…
Yorumlar