Ana içeriğe atla

Terminator : The Sarah Connor Chronicles

1984 yılında başlayan "Terminator" efsanesine dayanan dizi, son dönem büyük prodüksiyon dizilerin oldukça dışında duruyor. Diziyi izlerken ister istemez filmden refere almaya çalışıyorsunuz, dizide kendi başına herhangi bir dramatik yapı ve karakter gelişimi oluşturamadığı için zaman zaman sıkıcı olabiliyor (FBI ajanı Allison'u bunun dışında tutmak isterim). Diziyi izlettiren kısım ise büyük prodüksiyon olma özelliğinden kaynaklansa gerek ve isminin satmasından. Dizideki okumaların temeline ise "Kadını" koyabiliriz sanırım. Dizinin adında skynetin korkulu rüyası John Connor olması gerekirken amazon, anaç karakter "Sarah Connor" olması da buraya getiriyor bizi. Sarah Connor'ın önceliği geleceği kurtarmaktan ziyade öncelikle oğlunu korumak. Anaç görüntüsünü buradan alan Sarah, savaşçı görüntüsünü ise korumak için gerekli olan yöntemden alsa gerek. Çünkü John'a musallat olan müsibetler bildiğimiz üzere; oldukça güçlü, gelecekten gelen cyborglar. Sarah'ın özgürlüğünü Anne olmak sınırlıyor gibi gözükse de John'u koruması gereken ataerkil karakterin olmaması ve Sarah'ın söylediklerinin "güvenliği sağlayanlar" tarafından deli saçması olarak görülmesi, Sarah'ı bu zor yola itiyor. Normal bir annelik içgüdüsünden öte John'un korunması gerekiyor. Sarah'ın özğürlüğü, John'un kurtuluşuna, John'un kurtuluşu ise gelecekteki savaşta Dünya'nın kurtuluşuna tekabül ediyor... Dizinin merkezindeki ikinci önemli karakter ise yine bir kadın karakter "Cameron", O da gelecekten gelen bir cyborg; fakat O'nun özelliği John'u öldürmekten ziyade korumak. Cameron'u bir robot ve asker olarak alırsanız, bir savaş makinesi; fakat bunun yanında çamaşır asmak, yemekle uğraşmak, liseli bir kız gibi davranmasını istemek gibi gayet kadın olduğunu hatırlatan ya da şöyle demek daha doğru olur belki "kadın olmayı öğreten" misyonlarda yüklenebiliyor üzerine ve bu açıdan baktığımızda Cameron'un ezilmesinin "öteki" olmasından mı yoksa "kadın" olmasından mı kaynaklandığını sorusunu sormaya başlıyorsunuz. John-Cameron arasındaki "sevgi bağının" boyutunu ve Sarah'ın bu ikiliye üçüncü kişi olarak nasıl ekleneceğini ise sanırım dizinin ilerleyen bölümlerin de göreceğiz...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Chocolat

Erkan: Yemek filmlerini, seçtiğimiz film için uygun bulduğumuz konseptteki bir mekânda konuşmaya devam ediyoruz. Sıradaki filmimiz Lasse Hallström imzalı 2000 yapımı Chocolat… Chocolat filmi için Samet ile konuştuk. Kendinden biraz bahsedebilir misin? Samet: Bir senesi mutfak, iki buçuk yılı satış olmak üzere lüks bir çikolata kafe zincirinde toplam üç buçuk yıl kadar çalıştım. Geçtiğimiz mayıs ayında çikolata üzerine uzmanlaşmak için istifa ettim. Önümüzdeki dönemde çikolata eğitimleri alacağım. Şimdilerde sipariş üzerine çikolata yapıyorum ve çevremdeki küçük ölçekli kafelerin çikolata menülerine yiyecek - içecek konusunda danışmanlık veriyorum. Erkan:  Filme geçmeden önce biraz mekândan bahsetmekte fayda var sanırım. Maia Chocolates 2015 yılında kurulmuş, el yapımı çikolatalar üreten, Çengelköy ve Koşuyolu olmak üzere iki şubesi bulunan bir yer.  Filmdeki çikolatacıyla aynı ismi taşıyor. Çikolata konusunda bol çeşit sunuyorlar ve tasarım, sunum konusunda oldukça z...

Sus-mak

Mimikler tükenmiş... Kelimeler, harflere ihtiyaç duyan kelimeler ... "ünlüler" düşürmüş yüzlerini, ünsüzlere ses vermek istemez artık, "ünsüzler" kimlik bunalımında... Eller dikmiş önce göz kapaklarından gözleri; sonra birbirine bağlamış gögüste kendini sımsıkı, bir daha açılmamak üzere... Herkes bana aynı şeyi soruyor bu sıralar, ağız birliği etmişçesine... - Neden konuşmuyorsun? Ben ise; su bile içmiyorum artık, kapatıyorum ağzımı. Kurumaktan dolayı yapışıyor, mühürlüyorum dudakları. Birbirinin üzerine uzanmış iki sevgili gibi... Ve içime doğru haykırıyorum... - Susmamak için...

Star Wars - The Last Jedi

Star Wars - The Last Jedi ana hikaye (ilk iki üçleme) açısından düşündüğümüzde sorunları devam eden bir film. Bitmiş bir seriyi daha düşük kalibreli bi' hikayeyle sürdürmeye çalışması seriyi fazlasıyla yavan kılıyor. Yeni üçleme açısından olaya bakar isek; The Force Awakens'in dağınık görüntüsü yeni filmle toparlanmış gibi gözüküyor. Bunda yönetmen Rian Johnson'un etkisi büyük. Looper gibi karakter sahibi bir bilim kurgu ile aklımızda yer eden Johnson daha filmin başında Kylo Ren'in maskesini parçalayarak Kylo Ren'i Darth Vader gölgesinden, filmi ise orjinal serinin gölgesinden bir nebze olsun kurtararak kendi karakterlerini geliştirme yoluna gidiyor. Filme kattığı en büyük artı orjinal serinin keskin iyi kötü ayrımının The Last Jedi ile iç içe geçmiş ve flu bir görüntüde olması.  Rian Johnson beklentileri bu denli karşılamışken Star Wars: Episode IX'un tekrar J.J Abrams'a teslim edilecek olması ise fazlasıyla üzücü...