Ana içeriğe atla

Rogue


Seyircinin gerçekten yaşanmış birşeyler görmek için gerçekliği sinemada arama serüvenine son zamanlarda çok rastlıyoruz. İnsanın "röntgenleme" arzusunu törpülemeye çalışan bu filmler özellikle son zamanlarda oldukça popüler...Blair Cadısı'yla başlayan bu trend, My Little Eye, Cloverfield, [REC] gibi filmlerle devam etti. Korku sinemasının denediği bu yeni yolda "Rogue" böyle bir yerde durmuyor. Hatta bu söylediklerimizden tamamen farklı. Fakat Greg McLean ise seyirciye gerçeklik hissiyatını yaşatmak için farklı bir yol deniyor. Avustralya'da nehir turuna çıkan bir grup, bölgede yaşayan büyük bir timsahın saldırısına uğrarlar ve gezi kabusa dönüşür. Yönetmen filmin başlamasıyla birlikte kamerasını vahşi yaşama çeviriyor.Belgesel görüntüler, fotoğraf çekimleri yapan bir karakter ve gezi tanıtımı gibi bir yol izleyerek,seyirciye gerçeklik hissiyatını böyle sağlamaya çalışıyor. Fakat bu büyü filmin ikinci yarısından sonra bozulmaya başlıyor.Timsahın ininde çekilen sahneler insanda o gerçeklik hissiyatını kaldırıyor. Timsah inindeki sahnelerde film, orta karar bir gerilimden öteye gitmiyor. Greg McLean başyapıtı ve ilk uzun metraj filmi "Wolf Creek" ile yaptıklarını, bu filmde fazla ileriye taşıyamamış ne yazık ki...Buna rağmen hala Greg McLean'in korku sineması için uygun kurtarıcı olduğunu düşünüyorum...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Chocolat

Erkan: Yemek filmlerini, seçtiğimiz film için uygun bulduğumuz konseptteki bir mekânda konuşmaya devam ediyoruz. Sıradaki filmimiz Lasse Hallström imzalı 2000 yapımı Chocolat… Chocolat filmi için Samet ile konuştuk. Kendinden biraz bahsedebilir misin? Samet: Bir senesi mutfak, iki buçuk yılı satış olmak üzere lüks bir çikolata kafe zincirinde toplam üç buçuk yıl kadar çalıştım. Geçtiğimiz mayıs ayında çikolata üzerine uzmanlaşmak için istifa ettim. Önümüzdeki dönemde çikolata eğitimleri alacağım. Şimdilerde sipariş üzerine çikolata yapıyorum ve çevremdeki küçük ölçekli kafelerin çikolata menülerine yiyecek - içecek konusunda danışmanlık veriyorum. Erkan:  Filme geçmeden önce biraz mekândan bahsetmekte fayda var sanırım. Maia Chocolates 2015 yılında kurulmuş, el yapımı çikolatalar üreten, Çengelköy ve Koşuyolu olmak üzere iki şubesi bulunan bir yer.  Filmdeki çikolatacıyla aynı ismi taşıyor. Çikolata konusunda bol çeşit sunuyorlar ve tasarım, sunum konusunda oldukça z...

Sus-mak

Mimikler tükenmiş... Kelimeler, harflere ihtiyaç duyan kelimeler ... "ünlüler" düşürmüş yüzlerini, ünsüzlere ses vermek istemez artık, "ünsüzler" kimlik bunalımında... Eller dikmiş önce göz kapaklarından gözleri; sonra birbirine bağlamış gögüste kendini sımsıkı, bir daha açılmamak üzere... Herkes bana aynı şeyi soruyor bu sıralar, ağız birliği etmişçesine... - Neden konuşmuyorsun? Ben ise; su bile içmiyorum artık, kapatıyorum ağzımı. Kurumaktan dolayı yapışıyor, mühürlüyorum dudakları. Birbirinin üzerine uzanmış iki sevgili gibi... Ve içime doğru haykırıyorum... - Susmamak için...

Star Wars - The Last Jedi

Star Wars - The Last Jedi ana hikaye (ilk iki üçleme) açısından düşündüğümüzde sorunları devam eden bir film. Bitmiş bir seriyi daha düşük kalibreli bi' hikayeyle sürdürmeye çalışması seriyi fazlasıyla yavan kılıyor. Yeni üçleme açısından olaya bakar isek; The Force Awakens'in dağınık görüntüsü yeni filmle toparlanmış gibi gözüküyor. Bunda yönetmen Rian Johnson'un etkisi büyük. Looper gibi karakter sahibi bir bilim kurgu ile aklımızda yer eden Johnson daha filmin başında Kylo Ren'in maskesini parçalayarak Kylo Ren'i Darth Vader gölgesinden, filmi ise orjinal serinin gölgesinden bir nebze olsun kurtararak kendi karakterlerini geliştirme yoluna gidiyor. Filme kattığı en büyük artı orjinal serinin keskin iyi kötü ayrımının The Last Jedi ile iç içe geçmiş ve flu bir görüntüde olması.  Rian Johnson beklentileri bu denli karşılamışken Star Wars: Episode IX'un tekrar J.J Abrams'a teslim edilecek olması ise fazlasıyla üzücü...