Sorry, Baby – Travmanın Sessiz Yankıları
“Sessizliğin içindeki acıyı fısıldayan bir film: ‘Sorry, Baby’, travmayı dramatize etmeden, umut ve dayanıklılığı ön plana çıkarıyor.”
Eva Victor’un ilk uzun metrajlı filmi Sorry, Baby, seyirciyi alışıldık travma anlatılarının dışına çıkarıyor. Film, cinsel saldırıya uğramış edebiyat profesörü Agnes’in yaşadığı sarsıntıyı merkezine alırken, bunu dramatik kolaycılıklara sapmadan; sakin, doğrudan ve incelikli bir dille aktarıyor. Victor, böylece yalnızca Agnes’in iç dünyasını görünür kılmakla kalmıyor, aynı zamanda toplumsal ve kurumsal duyarsızlığın yarattığı ikinci bir travmayı da güçlü bir şekilde resmediyor.
Sorry, Baby, temelde travma, iyileşme, arkadaşlık ve kişisel dönüşüm başlıklarıyla tanımlanabilir. İncelikli dili ve zaman zaman beliren mizahi dokunuşlarıyla Joachim Trier’in Verdens verste menneske filmini anımsatırken; Agnes’in travma sonrası içine düştüğü yıkıcı sessizlik, Kenneth Lonergan’in Manchester by the Sea’sinin ağır ve sarsıcı tonunu çağrıştırıyor. Victor, bu iki duygusal kutup arasında dikkatle kurduğu denge sayesinde, seyirciyi hem acının sessizliğine hem de iyileşme ihtimaline tanık ediyor.
Filmin en etkileyici yanı, travmayı bağırarak değil, neredeyse fısıldayarak aktarması. Victor, ajitasyona yaslanmadan sarsıcı olmayı başarıyor; Agnes’in kırılganlığını, çevresindeki sessiz şiddeti ve küçük de olsa beliren umut ışıklarını büyük bir dinginlikle sunuyor. Mizahın zaman zaman devreye girmesi ise yalnızca bir nefes alma anı değil, aynı zamanda Agnes’in hayata tutunma stratejisinin bir parçası.
Bu nedenle Sorry, Baby, yalnızca bir travma filmi olarak değil; aynı zamanda dayanıklılığın, dostluğun ve yeniden ayağa kalkmanın da filmi olarak hatırlanacak gibi görünüyor. Eva Victor’un hem oyuncu hem yönetmen olarak ortaya koyduğu bu ilk uzun metraj, sinema dünyasına güçlü bir sesin katıldığını müjdeliyor.
Yorumlar