Ana içeriğe atla

Mickey 17

 

Bong Joon Ho'nun "Mickey 17" Filminde Toplumsal, Politik ve Ekolojik Eleştiriler

Film, bir buz gezegenini kolonileştirme görevlerinde tehlikeli görevlere gönderilen “harcanabilir" çalışan Mickey Barnes’ı (Robert Pattinson) konu almakta. Mickey her öldüğünde, anılarını büyük ölçüde koruyan bir kopyası yaratılarak görevine kaldığı yerden devam edebilmekte.

https://www.youtube.com/watch?v=osYpGSz_0i4


Bong Joon Ho, "Mickey 17" ile kendi sinemasının temel taşlarını harmanlayarak bir blockbuster deneyimi sunuyor. Film, yönetmenin önceki yapımlarından tanıdığımız karakteristik unsurları bir araya getiriyor: Goemool'daki yaratık teması, Okja'daki endüstriyel üretim ve tüketim eleştirisi, Snowpiercer ve Parasite'taki sınıfsal çatışma. Tüm bu öğeler, geniş kitlelere hitap eden bir bilimkurgu çerçevesinde yeniden şekillendirilmiş.

Mickey'in Hikayesi ve Modern Kölelik Eleştirisi

Filmin merkezinde Mickey’in hikayesi yer alıyor. Mickey, borçlarından dolayı sözleşmeye bile bakmadan harcanabilir bir klon olmayı kabul ediyor. Bu durum, günümüz dünyasında gelir adaletsizliğinin müzdarip sınıflarını ontolojik bir perspektifle betimliyor. Mickey, yaşadığı sıkıntıların kaynağını sisteme değil, geçmişte annesinin ölümüne neden olduğuna dair suçluluk hissine yüklüyor. Bu içsel suçluluk, onun sistemin baskısına itaat etmesini kolaylaştırıyor.

Film, modern kölelik eleştirisini birden fazla katmanda sunuyor. Mickey'in klon olarak harcanabilirliği, kapitalist sistemin birey üzerindeki ekonomik baskılarını simgeliyor; borç ve sözleşme yoluyla birey, sistemin taleplerine boyun eğmek zorunda kalıyor. Aynı zamanda Mickey'in kendi kaderine ve geçmişteki hatalarına yüklediği suçluluk, bireyin özgürlüğünü sınırlayan psikolojik bir zincir işlevi görüyor. Sartre'ın kapitalizm eleştirisi üzerinden okunduğunda: kapitalist toplumda birey ekonomik zorunluluklar ve sınıfsal yapılar nedeniyle özgürce seçim yapamaz ve üretim araçlarına sahip olan sınıfın çıkarları doğrultusunda şekillenir. Mickey, böylece kendi varoluşunu özgürce yaratamıyor ve nesneleşmiş bir varlık hâline geliyor.

Bu bağlamda, Mickey’in hikayesi hem bireysel bir varoluş sorgulaması hem de günümüzün gelir adaletsizliği ve modern kölelik sistemine yönelik güçlü bir eleştiri sunuyor. Film, izleyiciye Mickey’in yaşadıklarını sadece sınıfsal bir bağlamda değil, ontolojik bir perspektifle de okuma zorunluluğu getiriyor; ekonomik eşitsizlik ve toplumsal baskılar, bireyin kendi varoluşunu ve özgürlüğünü nasıl şekillendirdiğini derinlemesine sorgulatıyor.

                                          

Marx Perspektifi

Marxist bir okumayla, film sınıf, üretim ve sömürü temalarını güçlü bir şekilde ortaya koyuyor:

  • Harcanabilir işçi: Mickey’in sürekli ölüp yeniden yaratılması, işçinin sermaye için harcanabilir ve metalaştırılmış bir varlık haline gelmesini simgeliyor.

  • Borç ve baskı: Mickey’nin borç içinde olması ve bu yüzden sisteme boyun eğmesi, proletaryanın ekonomik zorunluluklar altında ezilmesini yansıtıyor.

  • Sömürü ve üretim araçları: Marshall ve ekibin gezegen kaynakları üzerindeki kontrolü, üretim araçlarına sahip olan burjuvazi ile işçi sınıfı arasındaki çatışmayı simgeliyor. Mickey’nin kendini değersiz hissetmesi, işçinin emeğine yabancılaşmasının bir yansıması.

  • Mickey 18 ve bilinçlenme: Mickey 18’in sistemin adaletsizliklerine karşı çıkması, işçi sınıfının bilinçlenip kendi çıkarlarını savunmasını metaforik olarak temsil ediyor.

  • Sınıfsal ve ekolojik sömürü: İnsanların başka gezegenlerde yerli türleri sömürmesi ve kaynakları tüketmesi, kapitalizmin doğayı da sömürmesini gösteriyor.

Marx perspektifiyle film, sınıf çatışması, emek sömürüsü, yabancılaşma ve bilinçlenme hikayesi olarak okunabilir.

                                          

Kenneth Marshall ve Siyasi Alegori

Filmde bir diğer önemli perspektif Kenneth Marshall karakteri üzerinden değerlendirilebilir. Marshall, günümüzün yarı deli popülist siyasi figürlerinin bir alegorisi niteliğinde; özellikle Trump benzetmesi dikkat çekici. Karizma ve aşırı özgüven ile halkın önünde kendini büyük gösteren Marshall, gerçeklikten kopuk kararlar alıyor ve siyasi tiyatro üzerinden iktidarını güçlendiriyor.

Ayrıca film, Marshall karakteri aracılığıyla sürekli çekim yapılan siyasi propagandayı da ele alıyor. Hitler döneminden beri video ve sinemanın propaganda aracı olarak kullanılması gibi, Marshall’ın sahneleri modern popülizmin medya üzerinden güç kazanmasını simgeliyor. Bu sayede izleyici, liderin medya aracılığıyla kitleleri manipüle etme yöntemlerini ve popülist propagandanın etkilerini daha net görebiliyor.

İnsan Doğasının İşgalci Yüzü ve Ekolojik Eleştiri

Bong Joon Ho, insanın işgalci doğasına dair sert bir eleştiriyi de filme dahil ediyor. Marshall önderliğindeki ekip, başka bir gezegene yaptıkları yolculukta, gezegenin yerlileri olan canlılara hiç saygı göstermeden gezegeni işgal etmeye ve bu canlıların soyunu tüketmeye çalışıyor. Bu durum, insan doğasının bencil ve işgalci yönünü, teknolojik ve bilimsel ilerlemenin etik sorumluluklardan kopuk kullanımını gözler önüne seriyor.

Karnivor Beslenme ve Endüstriyelleşmenin Vahşeti

Film, insanın karnivor beslenme alışkanlığı ile endüstriyelleşmeyi birleştirerek, bunun nasıl kitlesel ve sistematik bir vahşete dönüştüğünü çarpıcı bir şekilde gösteriyor. Marshall ve ekibi, yeni gezegende yerli canlıları yok etmeye çalışırken, insan doğasının sömürücü ve yıkıcı yönlerini adeta simgesel bir şekilde ortaya koyuyor.

Mickey 18 ve Özdeş İkizler Perspektifi

Mickey 17’nin ölmeden klonlanması sonucu ortaya çıkan Mickey 18, filme farklı bir açılım kazandırıyor. Bu durum, sinemada sıkça kullanılan özdeş ikizler teması üzerinden de okunabilir. İkizlerin sinemada bu kadar sık kullanılmasının psikolojik temelleri vardır:

  • Tekinsizlik (Uncanny): Sigmund Freud’a göre tanıdık olanın yabancılaşması rahatsız edici olabilir. Özdeş ikizler, bireyselliğin sınırlarını zorlayarak bu hissi tetikler.

  • Yin ve Yang: İkiz karakterler genellikle zıtlıkları temsil eder—iyi/kötü, cesur/korkak, akıllı/aptal gibi.

  • Kimlik ve Aidiyet: İkizler üzerinden kimlik arayışı, aidiyet duygusu ve bireyselleşme temaları işlenir.

Mickey 17 ve Mickey 18 bu temalarla şekillendirilmiş karakterlerdir:

  • Mickey 17: Naif, korkak ve kendine güveni düşük; kibar, komik ve çoğu zaman pasif. Kendini “yeniden basılmış” bir insan olarak değersiz hissediyor ve görevleri sırasında sık sık ölüyor.

  • Mickey 18: Daha agresif, cesur ve kararlı; otoriteye karşı çıkmaktan çekinmiyor ve sistemin adaletsizliğine karşı savaşmayı seçiyor. Kendi benliğini koruma ve özgürlük arayışıyla hareket ediyor.

Bu açıdan film, sadece bir klon hikayesi sunmakla kalmayıp, kimlik, bireyselleşme ve özgürlük arayışı gibi psikolojik temaları da işliyor.

Film Sonu ve Değerlendirme

Film finali, Mickey 18’in başlattığı devrim ateşini gösteriyor; ancak bu devrim daha çok popülist ve baskıcı liderlere, doğayı ve çevreyi sömüren güçlere karşı bir tepki niteliğinde. İşçi sınıfının sistem tarafından ezilmişliği açıkça gösterilse de, finalde sistemin köklü olarak değişmemesi, devrim potansiyelini törpülüyor. Bu açıdan film, revizyonist bir mesaj veriyor: mevcut düzen tamamen kötü değil, sadece bazı düzeltmeler gerekiyor. Amerikan yapımcı baskısı da, özellikle geniş kitleye hitap eden bir blockbuster bağlamında, bu revizyonist tonu güçlendirmiş olabilir.


"Mickey 17", Bong Joon Ho'nun toplumsal, politik, ekolojik ve psikolojik eleştirilerini bir araya getiren bir film olarak öne çıkıyor. Mickey’in kişisel suçluluk ve kader algısı üzerinden modern kölelik eleştirisini, Sartre ve Marx perspektifleriyle bireysel ve sınıfsal boyutları, Marshall karakteriyle popülist siyasi eleştiriyi, insanın işgalci doğasını ve Mickey 18 ile ortaya çıkan ikiz perspektifi üzerinden kimlik ve özgürlük temalarını aynı anda sunuyor. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Chocolat

Erkan: Yemek filmlerini, seçtiğimiz film için uygun bulduğumuz konseptteki bir mekânda konuşmaya devam ediyoruz. Sıradaki filmimiz Lasse Hallström imzalı 2000 yapımı Chocolat… Chocolat filmi için Samet ile konuştuk. Kendinden biraz bahsedebilir misin? Samet: Bir senesi mutfak, iki buçuk yılı satış olmak üzere lüks bir çikolata kafe zincirinde toplam üç buçuk yıl kadar çalıştım. Geçtiğimiz mayıs ayında çikolata üzerine uzmanlaşmak için istifa ettim. Önümüzdeki dönemde çikolata eğitimleri alacağım. Şimdilerde sipariş üzerine çikolata yapıyorum ve çevremdeki küçük ölçekli kafelerin çikolata menülerine yiyecek - içecek konusunda danışmanlık veriyorum. Erkan:  Filme geçmeden önce biraz mekândan bahsetmekte fayda var sanırım. Maia Chocolates 2015 yılında kurulmuş, el yapımı çikolatalar üreten, Çengelköy ve Koşuyolu olmak üzere iki şubesi bulunan bir yer.  Filmdeki çikolatacıyla aynı ismi taşıyor. Çikolata konusunda bol çeşit sunuyorlar ve tasarım, sunum konusunda oldukça z...

Sinners

  Kültürel Hegemonya Çerçevesinde Sinners                                           ·          Sinners*, ikiz kardeşler Elijah ve Elias’ın hikâyesini anlatıyor. Tanıdık bir zeminde yeni bir başlangıç yapmak isteyen ikili, Chicago ’nun yeraltı dünyasındaki eski hayatlarını geride bırakıp memleketleri Clarksdale, Mississippi ’ye dönerek bir bar açarlar. Bu süreçte, merkezinde Sammie ’nin olduğu, blues müziği ve vampir efsaneleri ile dolu bir hikâye ortaya çıkar. Ryan Coogler ’ın 2025 yapımı Sinners , yalnızca türler arası bir postmodern oyun değil; aynı zamanda tarihsel-politik bir eleştiri aracı. Southern Gothic atmosferi, vampir mitosu , blues’un büyüsü ve dönemsel dramayı harmanlayan film, hem tür sinemasına göz kırpıyor hem de derin bir toplumsal okuma alanı açıyor. Blues ve Kimlik Filmin kalbinde Sammie var. Eski bir bl...

In Bruges

“Sisli Sokaklarda Vicdan: In Bruges’in Sanatsal ve Alegorik Katmanları” Martin McDonagh ’ın 2008 yapımı In Bruges filmi, kara mizah ve suç temalarını derinlemesine işleyen, görsel ve tematik olarak son derece zengin bir yapıt olarak öne çıkar. Film, iki tetikçi olan Ray ( Colin Farrell ) ve Ken’in ( Brendan Gleeson ) Londra’daki başarısız bir görev sonrasında patronları Harry ( Ralph Fiennes ) tarafından Belçika ’nın tarihi ve sakin şehri Brugge ’a gönderilmesiyle başlar. Görevleri, ortalık sakinleşene kadar şehirde turist gibi dolaşmak ve beladan uzak durmaktır. Ancak şehirde geçirdikleri süre, kişisel hesaplaşmalar ve içsel çatışmalarla dolu bir deneyime dönüşür. Trailer Ray, geçmişteki hatalarının vicdan azabıyla boğuşurken, Ken daha çok şehrin tarihi ve mimari güzelliklerine odaklanır. Brugge’un huzurlu atmosferi, karakterlerin içsel dünyalarıyla tezat oluşturur. Patronları Harry’den gelen beklenmedik bir telefonla olaylar dramatik ve duygusal bir yöne evrilir. Film, ka...