Giriş
The Shrouds: Ölüm, Beden ve Kapitalizmin Tahakkümü
David Cronenberg’in The Shrouds’u, yüzeyde bir yas hikâyesi gibi başlasa da kısa sürede aşk, mülkiyet, teknoloji fetişizmi ve kapitalizmin ölüm sonrası bile süren tahakkümü üzerine keskin bir eleştiriye dönüşüyor. Yönetmenin beden–teknoloji ilişkisine dair imzası burada tüm gücüyle hissediliyor; ancak bu kez mesele sadece bedenin dönüşümü değil, aynı zamanda onun kime ait olduğu.
Filmin merkezinde Karsh (Vincent Cassel), eşinin ölümünden sonra “GraveTech” adını verdiği, mezarın içini canlı izlemeye yarayan bir sistem kuruyor. Görünürde bu icat, sevdiği kadının çürüme sürecini yakından takip ederek yasını hafifletmek için. Ama aslında, ölümün doğal kopuşunu reddeden bir tahakküm teknolojisi. Karsh, eşinin bedenine ölümünden sonra bile mutlak erişim sağlayarak sevgi ile sahiplenme arasındaki sınırı bulanıklaştırıyor. Burada sevgi, özgürleştiren değil, kontrol eden bir güce dönüşüyor.
Asıl çarpıcı olan ise bu kişisel saplantının kapitalist bir şirket aracılığıyla kurumsallaşması. GraveTech, bireysel bir takıntının pazar mantığıyla ürünleştirilmesi. En mahrem olan —ölü bedeni izlemek— bir “premium hizmet” olarak satılıyor. Kapitalizm artık ölüm alanına bile sızıyor; “paran varsa her şeye sahip olabilirsin” mantığını en uç noktasına taşıyor. Ölüm, kapitalizmin durduğu tek alan olmaktan çıkıp yeni bir tüketim zincirinin halkasına dönüşüyor.
Filmde ölü beden, sevgi nesnesi olmaktan çıkıp bir veri içeriğine, lisanslı erişim hakkına dönüşüyor. “Erişim” ile “sahiplik” arasındaki farkın silinmesi, dijital çağın en çarpıcı yanılgılarından biri olarak öne çıkıyor.
Cronenberg’in ironisi, finalde zirveye ulaşıyor. Karsh, eşinin mezarının yanına kendi yerini ayırmışken, buraya kadının geçmişte ilişki yaşadığı Dr. Jerry Eckler defnediliyor. Tek bir hamle, Karsh’ın hem mekânsal hem sembolik kontrolünü çökertiyor. Tüm plan, teknoloji ve güç; sonunda bir mezarlık düzenlemesiyle boşa düşüyor.
The Shrouds, yasın, sevginin ve teknolojinin kesişiminde, kapitalizmin nasıl her şeyi —ölümü bile— metalaştırabileceğini gösteriyor. Cronenberg, tüm bu karanlık ağı rahatsız edici bir sakinlikle örerek, kontrol arzusunun en nihayetinde nasıl bir yanılsama olduğunu hatırlatıyor.
Yorumlar